YALNIZ ADAM
Mahallenin çayhanesi
Sahilde Adını karabatak koymuşlar Camları buğulanmış İçeride göz gözü görmüyor Cigara dumanından. Tahta masada bir adam Yapayalnız Gözleri buğulanmış cam gibi Bakışlar ıssız ve uzaklarda Saçları rüzgarda savrulmuşcasına Sinmiş yüzüne soğuğun rengi Çay içiyor üstüste. Doymuyor Kanamıyor yüreğinin hasretine Bira istiyor Buz gibi olsun diyor Dalıyor derinlere bakışlarından belli Kirpikleri ıslanıyor. Pikapta aşk şarkıları dönüyor Düşünceler çoğalıyor Yalnız adamın nedir derdi Karabatak çayhanesinde Elleri titremeye başlıyor Tutamıyor artık şişeleri Şarkılara eşlik etmeye çalışıyor Sessiz sessiz.. Sadece kendisi duyabiliyor Diline dolanıyor kelimeler. Kül tablası dolmuş izmaritlerle Kaç çay oldu kaç bira.. Cebinden çıkarıyor bir kağıt Kalem istiyor çaycıdan Yazıyor..yazıyor Uzun uzun yazıyor. Ayağa kalkıyor Yüksek sesle Karabatak müşterilerine sesleniyor Dinleyin beni diyor Dinleyin.. Gürültü birdenbire sessizliğe dönüşüyor Okuyor yazdıklarını yalnız adam Okuyor.. "Gittin ..beni bırakıp gittin Olmadı be gülüm bana ihanet ettin Hani..ben ölecektim ya önce Sözünde durmadın yeminine uymadın Olmadı be gülüm Beni bu tahta masalarda Yalnız bıraktın" ..... ...... Müşteriler şaşkın .. Küçük yer Mahalleli birbirini tanır ya Hatırladılar yalnız adamı Hep aynı kadınla gelirdi Sessiz sessiz Sadece elleri üstüste Öylece otururlardı Bakışlarıyla konuşurlardı Herkes şaşıp kalırdı hallerine Bu nasıl bir sevgi nasıl bir aşk Gıptayla bakarlardı. Hatırladı müşteriler yalnız adamı Kalktı bir tanesi Gitti adamın yanına "Vay be arkadaşım" Vurdu bir yumruk masaya "Çok değişmişsin be gardaş Zor tanıdım seni". NURGÜL SOYDAN |