Ölüme Sebebiyet
Bir ocak ayının ocağına incir ağacı dikildiği gündü .
Rüzgar pencereme delice vurup naralar atıyordu. Yalnızlık günaydın öpücüğünü kondurmuştu yanağıma . İlk işim yatağımdan kalkıp sigarama sarılmaktı her defasında . Senin beni yaktığın gibi bende onu büyük bir zevkle yakmıştım. Hıncım kapılar ardında yankılanıyordu adeta . Öyle bir derine dalmıştım ki ; ya o beni götürecek ya da ben onu götürecektim aydınlık karanlıklara . O gidiş , o terk ediş her sabah gibi bu sabah ta tekrarlanıyordu . Yine bir ocak ayının ocağına incir ağacı dikildiği gündü . Uyuyordum. Hafiften duyuyordum bavulun tekerlek seslerini . Gözlerimi açmıştım . Koşar adımlarla gidiyordu yangından mal kaçırır gibi . Malın kaçtığı gerçekti de yangın benim içimdeydi . Arkasına bile bakmadan hızlıca ilerliyordu . Kolundan tutup ‘ Nereye ? ‘ demiştim . O ise ‘ bırak beni olmuyor ‘demişti . Avuçlarımdan kayıp gidiyordu . En sonunda onu da kendimi de tutamamıştım . Bırakmıştım onu ve gözyaşlarımı . Gitmişti , arkasına bakmadan . Halbuki dönse , baksa kalacaktı . Dönmemişti. Gitmişti . Yolun açık olmasın demiştim , bağırarak . Ama gözyaşlarım arkasından su döküyordu . Bir tek rabbim şahit olmuştu gözyaşlarıma . O olmamıştı . Arkasına bakmadan gitmişti . O an babam olsaydı sarılıp ağlayacaktım . Annem olsaydı başımı dayayıp hıçkırıklara boğulacaktım . Yoktu . Gitmişti. Bu gün ocak ayının ocağına incir ağacı dikildiği gün . Ve gitmeliydim artık buradan. Onun olmadığı herhangi bir şehre , bir ülkeye veyahut bir kıtaya . Daha fazla ölüme sebebiyet vermek istemiyordum umutlarıma . Hoşça kal gözümdeki nur . Kalbim bir gün elbet unutur ve yeni birini bulur EYÜP KONAK |