YOLA DAİR...
YOLA DAİR…
Cennetten”yola çıkan”göz yaşıydın ilk önce Âdem’i maveradan yer yüzüne uzattın. Lime lime ayaklar,emdi seni sessizce. Kumun izinde alev,su dibinde berraktın. Mübarek adımlarla örüldün ilmek ilmek. Al kanlar toprağının hamurunu yoğurdu. Gündüzleri “yol”oldun,geceleriyse döşek, Kıvrımında serpildi insanlığın ilk yurdu. Habil’in beşiğine götürdün ilk anneyi. Bebeğinin başında dillenen ilk masaldın. Bir gün ümidi yuttun,ardından tüm geceyi, “Yoldan çıkan” bir taşla,onu koynuna aldın. Koştu “yolda kalanlar” gömmek için erini. Güneşler battı erken,gözyaşları kurudu. Sen mi sakladın söyle Kabil’in ellerini? O kanlı parmakları yağmurların mı yudu? Savaşlara doğruldun,ve zalime kul oldun. Sonra,”yola koyuldun” devir açtın her asır. Sukûnu İbrahim’in enînlerinde buldun, Kalbinde sevda oku, ayaklarında nasır. Yapayalnız bir kadın, o kaskatı çehrenden; “Vahaya dönmek ” için geçtiğinden habersiz. “Yola düştü” bir sabah, vakit haylice erken. Bilmediğine mutî,fakat biraz da hissiz, “Yolunu bulmak” için “yola koyulanlara”, Bir şarkıydın, her gece semadan silkelenen. Selâmete çıkacak yer bitince bir ara, Bir asâya “yol açtın”,denizlerin dibinden. Sevgiliyi bekledim, seninle vardım ona. Vuslat “sırrın” olurdu, ayırmasaydın bizi. Mevlâ lütûf olarak salmış seni cihâna. Ğöğe çıkarmak için yeniden hepimizi. |