Bu!..bu şiir sanadır ey! ağla! sıcak tut ama kucağını gülümsersen çünkü herşey çok ham ve çiğ yağmurlardan oluşuyorsa ağıtlar halay harlanmış bir tandırdır artık ve ’mendil’ acı bir sözcük her cemaati düşürür erkeklikten... bir şey söyle! neden susuyorsun ’zehre sevdalı gecelerden’ yanık bir köyden etrafına hayat saçan bir nehrin kıyısından ve gece gündüz demeden ’berivaneeee’ türküsünü söyleyen çobanların sesinden ve sırnaşık arılar arasından geldiğimi biliyorsun.. şimdi üstümüze erkenden iniyor zamane akşamları kendi elbisesine yatır diye sığınıyor şehir ve ansızın kayboluyor sisler arasında gece işte o an ölüm bir baş soğan kadar ucuz ve fakat bir anlıkta olsa hayat alnına dayanmışsa da bir silah namlusu sevda için vakit var demektir sevdiğim sen de gülümse.. ki açılsın bana cennetin bütün kapıları dedim ki bazı akşamlar erken iner ve yakar şehrin pelerinini güvercinleri topluyor saçaklara çocukların sokak arası gülüşmeleri ah! bilmezssin böyle zamanlarda nasıl da kaynar kanım kimseler bilmez çaresizliğimi.. sözü sana nasıl getireyim yarim! bari gel ve mayalanmış bir şiir oku bana ya da adı yitik bir mezar taşı gölgesinde bana şıwan perwer’in “min bérîya te kiriye”sini azar azar mırıldan çukurlarımızın suyundan çekilsin acı sonra sus susuşlarımızdan saçılsın her yana yaşam ağla! gözyaşlarını ek güneşin gözbebeğine parmaklarının çatallığında kırılsın bütün zincirler açılsın yüreklerdeki mezarlıklar kadınlar ciğerlerinin üzerine artık beliklerini doğramasınlar.. umutla! yıldızlarla elele versin yurdumun kızları ’aşkın aydınlığı nerde kaldı’ diye bağırsın dünyanın çocukları.. yarim! rüzgarın bir kıvılcımı ansızın gelir ve döker eylülün son sıcaklığını gazellerle dökülen yıldızların ışıltısı akar gider gönül dereleriyle oyyy yar! bu ne cinnet bu ne delilik anımsamak ne de uğultuluymuş aşık dediğin alır götürürmüş leylayı çölün ciğerini deşmeye.. sebra dıla* sakla beni sabırla çünkü ben de sonsuz baharların dalağından kokluyorum kardelenleri gözü yolda kalan anne edasıyla sonra sabahın aydınlığına uzat elini ve kör kuyulara cesurca sal kendini karın boranın tipinin beyazına kanma ve çoban yıldızına şarkılar söyle yoksa hançerlenir bir yerler unutma ki hançerlenmiş umutlardan hiçbir şey olmaz mezar taşı bile yarim! bir gün soluğumun esmerliğini anımsarsan bir papatya kopar kökünden dikkat et! boğulmak da var çiçek ruhunun sorularında oyyy sebra dıla sabah yıldızı yükselirse bir ara zaman seherindir artık gel ve yayıl bereketli göğsüm üstüne kirpikler nazlı nazlı sevişsin ve farkımıza varsın gece rüyalarının esmer aksırmaları.. bu yakarı sanadır ey!.. yarim! daya kulağını ırmaklarımın ayak seslerine duyacaksın mutlaka ki akıp giden yılların susuzluğundan kopup gelmişler akıyor umutlarım akıyor özlemlerim akıyor isyanlarım akıyor ağıtlarım akıyorum akan rüzgarlarımın esmerliği ile açıyor yurdumda gelincikler.. * sebra dila: gönüllerin sabrı |
bari gel ve mayalanmış bir şiir oku bana
ya da adı yitik bir mezar taşı gölgesinde
bana şıwan perwer’in “min bérîya te kiriye”sini azar azar mırıldan
çukurlarımızın suyundan çekilsin acı
sonra sus
susuşlarımızdan saçılsın her yana yaşam
-Tebrikler her satırı bir birinden değerli eseriniz için kutluyorum sizi.
Selamlar.