Nazım'dan Piraye'ye
güneş
hücremde de ışır elbet çakılır parmaklıklar yere akşama doğru uzanır büyüyen gölgelerle rüzgar hücremde de eser elbet kurur alnımda terim dağılır kanı öksürmelerimin serin esintilerle gökyüzü hücremde de kararır elbet yıldızlar çerçevelenir penceremde ay parçalanır demir çizgilerle düş hücremde de yaşar elbet yığılır anı ve özlem taşarcasına taş duvarlardan yorgun imgelerle gün hücremde de geçer elbet voltadadır gardiyanım yürür kilit vurulmuşluğumun üzerine dizemli ayak sesleriyle sen hücremde de varsın elbet çivilenirsin gözlerime iki elim yüzüme kapanırken eskiyen resimlerinle Kubilay Erkul onbeş ocak bindokuzyüziki ’ O ’ YÜZONBİR yaşında . . . |