İstanbul
Sen Galata Kulesini bilir misin?
Daracık merdivenleri taştan Pencereleri ağaçtan. Üst katında kanyak içilir Meze niyetine o eşsiz şehir. İstesende inemezsin kuleden Güneş Süleymaniye’nin ardına inmeden. İnip de kuleyi yıldızlara bırakıp Gidersen Soğukçeşme sokağına Şarap mahzenine benzer Sarnıç bar Masalarında mum yanar Radyoda hafif bir şarkı Alevlendirir olası bir aşkı Dansla girersin bu yeni aşka Şarkının adı aşka elveda. Bir sonrası sarnıç restoran Portakallı ördek yersin Tabakları kadehleri yeşim Yan yana oturursunuz Karşınızda İstanbul Rakı içersin kardeşim. Mumlar eriyip bitmeden Ayrılırsın Sarnıç’tan Artık gecenin yarısıdır Kol kola yürümenin Yıldızlarla alevlenmenin sırasıdır. Aşıksın,olmadık şeyler yapabilirsin Karşında Topkapı Sarayı Kapısında sis,yürürsün Sislerin arasından nemli bir düdük sesi İrkilir durursun İnersin Sarayburnu’na Bir yolcu gemisi kıyıda Kapılarını zorlarsın İstanbul’dan kaçmak gelir aklına Ağır basar İstanbul aşkı Geminin adı ’İstanbul’ da olsa Yürürsün Dolmanbahçe’ye Üşürsün yok demezsin demli bir çaya Süzülürsün boğaz içinde Kah arabayla kah yaya. Baltalimanı’dır geldiğin yer Parkta salıncağa biner Bir sana gelir bir çocukluğna gider Gelir,gider..... Galata kulesinde bıraktığın Güneş Önce şafağı doğurur Az sonra kendisi doğacaktır. O gece İstanbul bize Biz İstanbul’a mecburduk O gece bir akarsu gibi İstanbul’da dolanıp durduk.. |