benim içimde
merhabalığını, umutsuz düşleri,
yaşanmışlıkları, yarım kalan aşkı, arkamızda cok arkamızda bıraktığımız günlerin birinde. geliş amacını hiç bilmediği belki bendeki yerini görme arzusu belki hasret belki özlem aşk’ı öfkeye bırakmış gözlerime, suçlu bi köpek yavrusu gibi bakarken; nasılsın ? dedi. durdum ve düşünmeye başladım, sessizliğimde... iyiyim deyip kestirip atmalımıyım. yoksa sensiz nasıl iyi olunacaksa o kadarım işte deyip, içimi mi açmalıyım. uzun çok uzun gelen bi sessizlikden sonra sessizliği bozmak adına ve onu pişman edecek, nasılsın sorusunun cevabını vermeye başladım. bana terkini ilan ederken; sözlerinle, gözlerinde ki boşluktan itmiştin. bilmeliydin ki o boşluk ne bi uçurum nede evrenin boşluğu ile kıyaslanırdı. bi yere çakılmam günlerimi aldı hiç bir duygu hissetmeden yaşamak ne demek senin hayatında olmayan bi duyguydu bilirim. kolay değil, o insanın iki kelimesi ile herşeyin yok olması hiç hazır değilken hemde... dudağından akan kelimelerin çıktığı dakikalardan sonra, gelecek günler, aylar, mevsimler yok olacak bilmedi. o dakikalar o kelimeler kolay değil, seninle dolu bir hayatta, hayallerin toz olup giderken, hiç varlığını hissetmediğin birine gitme diyememek. kararsızlıktan içine saplanan bıçağı çekemesende, ona gitme diyip, dememek arasında kalsanda, o da gitmeyip kalsada herşeyin hiç birşey olarak kalacağını bilirsin. kolay değildi, o gün sana kal diyememek. yüreğimdeki bıçağı çekememek. kolay değil sevdiğine dokunamamak, sarılamamak. içinden onu sökememek, bu kadar geleceğine yerleştirmişken. içinde sevdiğin olmayan hayaller kurmaya çalışmak. dedim. gözlerini çekti benden, derin bi iç çekti ve ’benim içinde’ dedi. evet dedim. senin için’de başka’sı ve içindeki ile başbaşa bırakarak onu bir daha görmemek adına uzaklaştım çok uzaklara. başka olmalara. |