Ben Bu Şehrin Bozkırlığını Sevdim Yalnızlığını
BEN BU ŞEHRİN BOZKIRLIĞINI SEVDİM YALNIZLIĞINI
Ben bu şehrin bozkırlığını sevdim,yalnızlığını İçine kapanmış dervişliğini ve sessizliğini Avrupalı kostümleri giydirilen Anadolu yüreğini Necatibey Parkında bir ıhlamur ağacı gibi Çocukluğumun yapraklarını döktüm kent kanepelerine Odunpazarı yokuşlarında bir Süleyman amca oldum Neden çekip gitmedim ki Trenlerin is çıkardığı zamanlardan kalma bir feryatla Oysa sade bir taşra hoşçalığından başka bir şeyi yoktu Akasya ağaçları diktiğim Sarısu kenarında Bir baraka ticarethanem vardı Bir ulu kavak altı gazoz simit kahvaltım On dört yaşındaydım Ayın on dördü gibi görünmüştün Yalaman Adasında Yazlık sinemalar ve gece gezgini ailelerin elinde bir çocuk Su bastığında tahta köprüsünden at arabasının üzerinde geçebildiğim Baskın yemiş sel suyu taşan bir Eskişehir ‘din Kırk altı yıl oldu bugün tam tamına Kırk altı sene avutmak zorunda kaldım mevleviliğimi Şeyh türbeleri gördüm Kurşunlu Camii arkası Şadırvanında abdest aldım yeşile bastım Bir zamanlar Kurşunlu Camiinde bir müze gibi Taş taş dikildim zamanın ortasında Ama biliyorum seni seviyordum içten içe Eğer gitseydim santim mutlu olamayacaktım Yunus olamayacaktım,Battalgazi hele hiç Hamamyolu’ndaki çay hasretini duyamayacaktım Bozkır olmayı,garip olmayı bu kadar iyi anlayamayacaktım Belediye otobüsüne binemediğim parasız günlerimi Bugün altmış iki yaşındayım Reşadiye Cami yakınlarındaki güvercin ıslaklığında bir parkta İspatlamak için emekliliğimi Zaman başıboşluğunda oturuyorum Ben bu şehrin bozkırlığını sevdim,yalnızlığını Ertuğrul ŞAKAR 15.12.2012 Eskişehir |