GÜNEŞ ENERJİSİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Sinem Karadaş 15 Aralık 2012/Yeni Mesaj Gazetesi
Tekke Köyü’nden verilen büyük mesaj 6’ncısı düzenlenen Ehl-i Beyt Sempozyumu bugüne kadar bazı çevrelerce anlaşılamayan veya bilinçli olarak eleştirilen, Ehl-i Beyt açılımını tam manası ile izah etmiştir. Zira Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in, iki sene önce başlattığı Ehl-i Beyt açılımı, ne mezhebini değiştiren bir kişinin beyanlarıdır, ne de belli gruplara yaranma gayesinden doğmuş değildir. Sayın Baş, Ehl-i Beyt açılımını Alevi kardeşlerimizin oyuna talip olduğu için de başlatmamıştır. Sayın Baş, eserleri ve konuşmaları ile Alevi kardeşlerimize iki yıldır sahip çıkmaktadır. Son sempozyuma evinden katılan Sayın Arife Nine de bu sahip çıkışa değindi ve “bugüne kadar Alevi olduğumuzu açıklayamazdık, Haydar Hocamızın sayesinde bunu artık gururla söyleyebiliyoruz” dedi. Bugün, Ehl-i Beyt mayasının tutması ile onlara farklı gayeler ile sahip çıkanlar karşı taarruza geçmişler, TV ekranlarında özellikle Berlin’deki sempozyumun ardından Alevi inancına ve ibadethanesi olan cemevlerine yönelik ciddi bir propaganda başlamıştır. Cemevi-cami ayrımını yaparak karşılaştırmak dahi büyük bir fitne tohumudur. Bu konuyu kendisine sorduğum Sayın Baş, cemevi ve cami arasındaki karşılaştırmaya son noktayı şöyle koymuştur: “Cemevi ashab-ı suffadır, mescit camidir. Ashab-ı suffada da mescitteki gibi namaz kılınabilir. Zaten ashab-ı suffa ve mescit iç içedir. Bunların biri diğerinden ayrı değildir. Yani, asr-ı saadetteki ashab-ı suffa bugünkü cemevinin karşılığıdır ve İslam’da vardır. Bugün “ibadethane” ifadesi ile Hıristiyanların kilisesini ibadet yeri kabul eden, “orada da namaz kılınır” diyen zihniyet, farklı gerekçelerle cemevini kabul etmemektedir. Bu zihniyet papazı camiye getirerek Müslüman’a nasihat ettirir ama Alevi kardeşimizin dini yaşantısına müsaade etmez. Bu büyük bir oyundur” Alevi, Bektaşi ve Caferi kardeşlerimizin bu ince noktayı iyi görmesi gerekiyor. Emin olunuz, Sayın Baş Ehl-i Beyt konusunu gündem etmeyi bıraksın, bugün oy sevdası ile ağızlarına Ehl-i Beyt’i dolayanların bir teki dahi, bu mevzuyu açmayacaktır. 6. sempozyumla, ilkinden itibaren aynı samimiyetle İslam kardeşliği vurgusunu yapan Sayın Baş’ın, Sünnilerin, Alevilerin, Caferilerin veya Bektaşilerin İslam ve iman esaslarında aynı olduğu vurgusunda bulunması, bugüne kadar inancını gizleyerek yaşayan çevreler için büyük bir fırsattır. Bundan sonra ya Haydar Baş Bey’le beraber olacaklar ve gururla ifade edebildikleri inançlarını yaşayacaklar ya da oy sevdası ile arkalarındaymış gibi görünenleri destekleyerek, önce yaşadıkları kaderi yaşamaya mecbur kalacaklar. Tekke Köyü’nde Abdal Musa Sultan’ın huzurunda vuku bulan sempozyumda çoğu profesör olan katılımcıları, halktan binlerce insan izledi. Koltukları, köylerden gelmiş Alevi nineler, dedeler doldurdular. Sayın Baş’ın iştiraki ile gerçekleşen Ehl-i Beyt sofrasından kimin nasibi varsa oturdu, İmam Ali’nin faziletlerini, Ehl-i Beyt’in üstünlüklerini dinlediler. TV ekranlarından yansıyan görüntü, Ehl-i Beyt mayasının tuttuğunun ispatıdır. Hatırlanacaktır, Sayın Baş’ın on sene evvel kurduğu Bağımsız Türkiye Partisi’nin şekillenmesi Kuvay-ı Milliye ruhu ile başlamıştı. Bu milli ruh, geçen iki sene içinde Ehl-i Beyt külliyatı ile manevi bir kimliğe de bürünmüştür. Tekke Köyü’nde yapılan büyük buluşma da, Kuvay-ı Milliye ruhu manevi ruhla, Ehl-i Beyt ile buluşturulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarından bahsetti, Sayın Baş. Tarsuslu Kara Fatma’dan, Kılavuz Hatice’den, Nene Hatun’dan, Binbaşı Ayşe’den, Sütçü İmam’dan, Hasan Tahsin’den, Cemalettin Çelebi’den bahsetti ve dedi ki; 1bugünden sonra manevi birlik milli bütünlük ile birleşsin.” Tekke Köyü’nde Abdal Musa Sultan’ın huzurunda gerçekleşen bu tarihi konuşma ile bir başka görüşü de doğrulandı Sayın Baş’ın, “Dini bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüzdür.” Değil mi ki, Ehl-i Beyt İslam’ın özüdür ve Anadolu’nun Türkleşmesi Ehl-i Beyt eli ile İslam olduktan sonradır, öyleyse Ehl-i Beyt bugün de birliği temin edecek tek anahtardır. Anadolu’nun İslamlaşmasından bahsetti Sayın Genel Başkan. “O dönemde nerede ise hiç Müslüman’ın olmadığı bu bölgede, Museviler, Rum, Ermeni, Yezdani, Keldani, Kürtler vardı, dedi ve ekledi; “Anadolu İslamla tanıştı, iman tohumu ile irşat ve sonrasında Türkoğlu Türk oldu. Türklük et ve kemik yığını değildir, kültür, maneviyat, örf ve gelenektir.” Ve bugün kendisinin yapmak istediğinin geçmişteki örneğini dile getirdi. Ehl-i Beyt mayası ile işte bu Müslümanlaşma ve Türkleşme sağlandı! Bu giriş çok önemli. Çünkü bugün gündem edilen ve Sayın Baş’ın konuşmasının ilerleyen bölümlerinde altını çizdiği, “Türkler soykırım yaptı” yalanının kaynağı Anadolu’nun Türkleşmesindeki İslam etkisinde saklı. Yani soykırım denilen şey, İslam’la şereflenmektir. Oysa Türkler Anadolu’da soykırım yapmadılar, Keldaniyi, Yezdaniyi, Museviyi Müslüman yaptılar, onlar da zaman içinde kendiliklerinden “biz Türküz” dediler. Anadolu’nun Türkleşmesi İslam’la tanışanların kalben kabul ettikleri bir durumdur. Konuşmanın en etkili bölümlerinden biri de dinlerarası diyalog sürecinin izahı idi. “Bu nasıl bir dindir ki, eksiğini diğer dinlerden tamamlıyor?” Diyalogun farklı gayelerini ortaya koyması bakımından muhteşem bir ikaz! “Anadolu’ya gelen Hacı Bektaş kilise açmadı, cami açtı” dedi ve salona seslenerek: “Kuran’da yer alan Yahudi ve Hıristiyanlar ile ilgili ayetleri tek tek sıraladı. Dinler arasında diyalog yoktur. Vatikan’ın diyalog ile yapmak istediği, Anadolu’ya gelen Horasan erenlerinin İslam ile Türkleştirdiği halkları, tekrar Yezdani, Keldani, Rum, Ermeni hissettirmektir. Bu süreç, işgale hazırlığın sürecidir.” İşte Sayın Baş’ın, Suriye işgali ile başlayan Ehl-i Beyt mücadelesi bu süreci önlemek içindir. “Ancak bu sayede Türkiye’nin hiçbir problemi kalmaz” dedi ve on saate yakın süre salonu dolduran seyirciler, nefes almadan dinledikleri Sayın Baş’ı ayakta alkışlarken, O’nun son cümleleri şöyleydi: “Asker, sivil bir bilek bir yürek olmak için, ihanete değil, hayra hizmete, satmaya değil, vermeye geliyoruz.” Gerçekten de Prof. Dr. Haydar Baş, satmaya değil, vermeye gelecek; ayrıştırmaya değil, tek bilek tek yürek yapmaya gelecek Ve bizce hepsinden önemlisi, bu vatanın bizim kalması için gelecek.
Ben resmi bir memurum, Cumartesidir bugün
Buna rağmen yatmadım, çok erken kalktım bugün Malum maaş günü ya, güzel bir sakal traşı Sıcacık banyo yaptım, ben bir başkayım bugün. İlerleyen saatler, sebep gösterdi zaten Bunun ödülü oldu, borç ödemek hak zaten İnanılmaz pozitif, nedeni belirsizken Zikir namaz niyazla, başlamıştım ben zaten. Bir de ne göreyim ki, hislerim çok pozitif Hem nazik hem de özel, içim dışım pozitif Gün istiftahı oldu, güneş enerjisi Ben vesile olayım, olunuz hep pozitif. Bilen kul bilir beni, açık sözlüyümdür ben Yeter ki saygı olsun, saygılı olurum ben Allah daim kalbimde, şer bile yıldıramaz Ehl-i Beyt öz soyumdur, soyuma çekmişim ben. |