elbette ki herkes bir gün toprak olacak peki hangi yüzle yüce divana varılacak...
köhne bir aşıt altında küçücük eski bir ahşap kulübeydi mekanı dokunsan dökülecek tıpkı kendisi gibi akıp duran dere sesiyle kala kalmıştı tek arkadaşlığı koca bir ömrün akışı gibi nasibine bugün nedense ona gülmüştü yaratan iyiydi kısmeti tam tamına iki adet balık elinde düşürmediği bastonu ile kaldırmak istercesine yılların kamburunu asılıp da duruyordu cılız dizleriyle
derince bir çığlık boğazına düğümlenirken gözleri açılmıştı fal taşı gibi şu karşıdan gelen de kimdi? çöküntü bırakan o değil miydi şu garip gönlünde kendini bu hallere düşüren de oydu işte duyulurken tembel ağustos böceğinin sesi o gelip de yanından iğrenerek bakışta tanımadan gitti ihtiyarın belki de bundan kırıldı tüm neşesi bükülüşte çöküp de gitti dizleri
çarparken yüzüne hırçın seneler midesi kazınıyordu soluğu kuru ekmeğe sarılmakta buldu yayıldı hemencecik sedirine karnı doyduktan sonra tek isteği yalnızca deliksiz bir uykuydu var olana şükretmişti hep arzu etmemişti varlığın budalalığını beklerdi er şeyde hayırlısını bu güne dek uğramasa da yıldızlara bakarken delik deşik çatısından damlayan yağmurdu dindiren susuzluğunu cızırtılı sesler çıkardı aşınmış kırık kapısından ninni gibi gelirdi bu sesler uyurken apansız bir başına kalmışlığın çaresizliğinde susarak irkilişte ansızın uykusun da göçüp de gitti birden sıyrılmıştı işte bu dünyadan
haberi olmayacaktır kimsenin bu göçüşten karanlıkta kalırken mazi yamalı ceketi örtülü duruyordu üstünde ağır da bir koku dağılmıştı her bir yana bu acıklı bir tabloya can dayanmazken gazeteye sarılı dururken küflü kuru bir parça ekmek zavallı ihtiyar çoktan cansız gitmişti gözleri açık kala kalmıştı yıldızlara bakarken öleceğini anlamış olmalı vefasızlığa yanarken rengi kaçmış yüzünde tatlı bir gülümseme ile kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sessizce çekip de gittin be Pir’i fani şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sessizce çekip de gittin be Pir’i fani şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
elbette ki herkes bir gün toprak olacak peki hangi yüzle yüce divana varılacak...
köhne bir aşıt altında küçücük eski bir ahşap kulübeydi mekanı dokunsan dökülecek tıpkı kendisi gibi akıp duran dere sesiyle kala kalmıştı tek arkadaşlığı koca bir ömrün akışı gibi nasibine bugün nedense ona gülmüştü yaratan iyiydi kısmeti tam tamına iki adet balık elinde düşürmediği bastonu ile kaldırmak istercesine yılların kamburunu asılıp da duruyordu cılız dizleriyle
derince bir çığlık boğazına düğümlenirken gözleri açılmıştı fal taşı gibi şu karşıdan gelen de kimdi? çöküntü bırakan o değil miydi şu garip gönlünde kendini bu hallere düşüren de oydu işte duyulurken tembel ağustos böceğinin sesi o gelip de yanından iğrenerek bakışta tanımadan gitti ihtiyarın belki de bundan kırıldı tüm neşesi bükülüşte çöküp de gitti dizleri
çarparken yüzüne hırçın seneler midesi kazınıyordu soluğu kuru ekmeğe sarılmakta buldu yayıldı hemencecik sedirine karnı doyduktan sonra tek isteği yalnızca deliksiz bir uykuydu var olana şükretmişti hep arzu etmemişti varlığın budalalığını beklerdi er şeyde hayırlısını bu güne dek uğramasa da yıldızlara bakarken delik deşik çatısından damlayan yağmurdu dindiren susuzluğunu cızırtılı sesler çıkardı aşınmış kırık kapısından ninni gibi gelirdi bu sesler uyurken apansız bir başına kalmışlığın çaresizliğinde susarak irkilişte ansızın uykusun da göçüp de gitti birden sıyrılmıştı işte bu dünyadan
haberi olmayacaktır kimsenin bu göçüşten karanlıkta kalırken mazi yamalı ceketi örtülü duruyordu üstünde ağır da bir koku dağılmıştı her bir yana bu acıklı bir tabloya can dayanmazken gazeteye sarılı dururken küflü kuru bir parça ekmek zavallı ihtiyar çoktan cansız gitmişti gözleri açık kala kalmıştı yıldızlara bakarken öleceğini anlamış olmalı vefasızlığa yanarken rengi kaçmış yüzünde tatlı bir gülümseme ile kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
elbette ki herkes bir gün toprak olacak peki hangi yüzle yüce divana varılacak...
köhne bir aşıt altında küçücük eski bir ahşap kulübeydi mekanı dokunsan dökülecek tıpkı kendisi gibi akıp duran dere sesiyle kala kalmıştı tek arkadaşlığı koca bir ömrün akışı gibi nasibine bugün nedense ona gülmüştü yaratan iyiydi kısmeti tam tamına iki adet balık elinde düşürmediği bastonu ile kaldırmak istercesine yılların kamburunu asılıp da duruyordu cılız dizleriyle
derince bir çığlık boğazına düğümlenirken gözleri açılmıştı fal taşı gibi şu karşıdan gelen de kimdi? çöküntü bırakan o değil miydi şu garip gönlünde kendini bu hallere düşüren de oydu işte duyulurken tembel ağustos böceğinin sesi o gelip de yanından iğrenerek bakışta tanımadan gitti ihtiyarın belki de bundan kırıldı tüm neşesi bükülüşte çöküp de gitti dizleri
çarparken yüzüne hırçın seneler midesi kazınıyordu soluğu kuru ekmeğe sarılmakta buldu yayıldı hemencecik sedirine karnı doyduktan sonra tek isteği yalnızca deliksiz bir uykuydu var olana şükretmişti hep arzu etmemişti varlığın budalalığını beklerdi er şeyde hayırlısını bu güne dek uğramasa da yıldızlara bakarken delik deşik çatısından damlayan yağmurdu dindiren susuzluğunu cızırtılı sesler çıkardı aşınmış kırık kapısından ninni gibi gelirdi bu sesler uyurken apansız bir başına kalmışlığın çaresizliğinde susarak irkilişte ansızın uykusun da göçüp de gitti birden sıyrılmıştı işte bu dünyadan
haberi olmayacaktır kimsenin bu göçüşten karanlıkta kalırken mazi yamalı ceketi örtülü duruyordu üstünde ağır da bir koku dağılmıştı her bir yana bu acıklı bir tabloya can dayanmazken gazeteye sarılı dururken küflü kuru bir parça ekmek zavallı ihtiyar çoktan cansız gitmişti gözleri açık kala kalmıştı yıldızlara bakarken öleceğini anlamış olmalı vefasızlığa yanarken rengi kaçmış yüzünde tatlı bir gülümseme ile kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
(12.12.2012) AZAP…
ALLAHIM SİZE HUZURLU SAĞLIKLI ÖMÜR VERSİN YAZMIŞ OLDUĞUNUZ MANİDAR VE GERÇEKÇİ ŞİİRİNİZİ GÖNÜLDEN KUTLARIM SONSUZ SAYGILARIMLA EFENDİM HAYIRLI GECELER DİLİYORUM
haberi olmayacaktır kimsenin bu göçüşten karanlıkta kalırken mazi yamalı ceketi örtülü duruyordu üstünde ağır da bir koku dağılmıştı her bir yana bu acıklı bir tabloya can dayanmazken gazeteye sarılı dururken küflü kuru bir parça ekmek zavallı ihtiyar çoktan cansız gitmişti gözleri açık kala kalmıştı yıldızlara bakarken öleceğini anlamış olmalı vefasızlığa yanarken rengi kaçmış yüzünde tatlı bir gülümseme ile kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
(12.12.2012) AZAP…
Hüzün dolu dizelerde buruk bir hayat hikayesi anlatılmış üstadım, Yüreğine kalemine sağlık Yürek sesin hiç susmasın...........Saygılar selamlar
kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme........ Tebrikler üstadım Güzel bir şiir okudum kaleminizden. Yüreğine sağlık....SAYGILAR
Güzel duygularınızın dışa yansıması çok anlamlı ..Uzun ca yazılsada yürekten gelen esintiler okunuyor bıktırmadan.. Tebrik ediyorum Kadari hoca selamlar..
haberi olmayacaktır kimsenin bu göçüşten karanlıkta kalırken mazi yamalı ceketi örtülü duruyordu üstünde ağır da bir koku dağılmıştı her bir yana bu acıklı bir tabloya can dayanmazken gazeteye sarılı dururken küflü kuru bir parça ekmek zavallı ihtiyar çoktan cansız gitmişti gözleri açık kala kalmıştı yıldızlara bakarken öleceğini anlamış olmalı vefasızlığa yanarken rengi kaçmış yüzünde tatlı bir gülümseme ile kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
Çok harika bir anlatım örnek alınması gereken anlamlı dizeler kutluyorum kaleminiz var olsun selamlar............................
Allah yaşamın da ölümün de hayırlısını versin. Hepimizi bunaklık derecesindeki yaşlılıktan korusun. şiirinizi beğeniyle ve hüzünle okudum. Kaleminiz var olsun efendim.Sağlıcakla ve mutlu kalın. Saygılar.
derince bir çığlık boğazına düğümlenirken gözleri açılmıştı fal taşı gibi şu karşıdan gelen de kimdi? çöküntü bırakan o değil miydi şu garip gönlünde kendini bu hallere düşüren de oydu işte
Sevgili hocam, ne güzeldi hayatımızın gerçekleri, aynay bakıpda ben bumuyum demeye ne hacet..iç hesaplaşması olduğunda bir huzursuzluk elbette meydana gelecektir iç alemimizde..hataları aza indirgelemek adına, çeki düzen verilmeli yaşama..tebriklerimle, manidardı, tüm beğenilerimle, iyi akşamlar dilerim..
Yalnızlık, karanlıkta tek başına beklemeye benzer...Resimle mutsuz bir ifadenin, mıslara dökülüşünü okuduk .Sizin şiirlerinizde geçmiş mazilerin yansımasını hep görüyorum hocam farklı bir anlatımda duygu yoğunluğu tam dı şiiriniz hem düşündürdü sonumuzun nasıl olacağını,bır yandan da yazar yalnızlık duygusunda ölümümü bekliyor diye de kafama takıldı Rabbim size uzun ömürler versin hocam.. kaleminizden anlamlı yürek sesi okudum .Sevgiler saygılar...
''var olana şükretmişti hep arzu etmemişti varlığın budalalığını'' Hecelerin ustası değerli dost yine bam teline vurulmuş harika dizeler ve hayatın ne yazık ki hakiki gerçeklerine ince ince dokunulmuş satırlar...Vefayı hatırlayabilen gönüllere selam olsun.Kutluyorum SAYGIMLA....
haberi olmayacaktır kimsenin bu göçüşten karanlıkta kalırken mazi yamalı ceketi örtülü duruyordu üstünde ağır da bir koku dağılmıştı her bir yana bu acıklı bir tabloya can dayanmazken gazeteye sarılı dururken küflü kuru bir parça ekmek zavallı ihtiyar çoktan cansız gitmişti gözleri açık kala kalmıştı yıldızlara bakarken öleceğini anlamış olmalı vefasızlığa yanarken rengi kaçmış yüzünde tatlı bir gülümseme ile kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
(12.12.2012) AZAP…
Yüreğiniz ve kaleminiz dert görmesin üstadım,vefasızlık her tarafta hüküm sürmekte,insanlığı unutanlar insanlığından hiç utanmayacaklar ve yüzü kızarmayaqcak mı Oysa ki ne olur sevmeyi bilebilseydik,"Yaaradılanı sevseydik Yaradandan ötürü"bütün mesele bu değil midir.?bir hoş seda bırakmak değilmidir misafir geldiğimiz bu dünyadan göçerken.selam ve dua ile..
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
(12.12.2012) AZAP…
Saygıdeğer üstadım yüreğinize sağlık güzel bir şiir daim saygımla......
haberi olmayacaktır kimsenin bu göçüşten karanlıkta kalırken mazi yamalı ceketi örtülü duruyordu üstünde ağır da bir koku dağılmıştı her bir yana bu acıklı bir tabloya can dayanmazken gazeteye sarılı dururken küflü kuru bir parça ekmek zavallı ihtiyar çoktan cansız gitmişti gözleri açık kala kalmıştı yıldızlara bakarken öleceğini anlamış olmalı vefasızlığa yanarken rengi kaçmış yüzünde tatlı bir gülümseme ile kim bilir belki ölürken bile selam etmiş olmalı ibret olsun diye bu aleme
sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
yüreğin dert görmesin emeğinize ve yüreğinize sağlık güzel bir çalışma güzel bir anlatım kutlarım selam ve saygılarımla
Hatatın gerçekleri şiirde anlatılanlar.yalnız yaşamayı hiç kimse haketmiyor kimsesiz olmak çok kötü. Bazen o yalnızlıga mahkum edilen insanlar evlatlarını yetiştirir tüm varlıgını onlara harçar ama evlenip çocuga karıştıklarında yaşlı anaya yada babaya bakmak zor gelir ama o insana sorsanız yinede toz kondurmaz sevdiklerine sadece gülümser kutlarım hocam duygu dolu bir eserdi yüreginize saglık,
YALNIZLIK... YALNIZLIK... VE DE BULDUĞU İLE YETİNMEK, ONA ŞÜKRETMEK,ŞÜKREDEBİLMEK NE BÜYÜK ERDEM. GÜZEL BİR ANLATIMDI NASİHAT ALINACAK. GÖNÜL SESİNİZ HİÇ DİNMESİN. sen gibi göçenlerin tümüne samimi dualar ne sen ilksin ne son olacaksın vefasızlığa kurban suskun bu yalnız gidişte sen tek değilsin ki ihtiyar senin varlığınla kopup gitti ektiğin tüm tohumlar bil ki onlarda gelecek karşına bir bir el pençe dikilecek mahcubiyetleriyle senden helallik dilenirken yine de sen affedeceksin kendi küçük imanı büyük yürekliliğinle…
Duyguların içtenlikle dışa vurulabilmesidir şiir ve sizin şiirlerinizde bunu çok rahat hissedebiliyorum ben. Yüreğinize sağlık çok güzeldi dizeler,saygı ve hürmetler
hissedilenlerin en güzel şekilde dışa vurumudur şiir yazmak. dilinizin ucuna gelip de söyleyemediğiniz tüm cümleleri kaleminizle sessiz sedasız kağıtlara haykırmaktır. sözcükleri evirip çevirip sadece ama sadece kendiniz için anlamlandırabilmektir.
bu açıdan baktığımızda tebrik etmekten başka yapacak bir şey yok
uyudun uyanmadın olacak taht misali o musalla taşında...
evetttt,
ölmeden ölmegi nasip etsin mevlam..
Yüreginize saglık üstadım,ne güzeldi dizeler..okumak dusundurucu ve örnektı..teşekkürlerimle selamlar..