HAKK EL BATIN-İ OLDUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Mehdi Aksu
6 Kasım 2012/Yeni Mesaj Gazetesi Ehl-i Beyt’in yüce makamı Hiç şüphesiz Ehl-i Beyt imamlarını doğru bir şekilde tanımadan, onlara gerektiği gibi itaat edilmesi ve sahih bir şekilde onların yolundan gidilmesi mümkün olmaz. Zira onları tanımak itaatin ruhu ve özüdür. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor; "Her şeyin bir temeli vardır dinin temeli de marifettir. Marifeti olan bir kişinin şeytan karşısındaki rolü bin abitten daha etkilidir." (Nehcü’l-Fesahe, 290. hadis). Başka bir hadiste şöyle buyuruyor; "İlimsiz olarak amel edenin bozdukları ıslah ettiklerinden çok olur."(El-Mevaiz-ül Adediyye, s.133). Çokları Ehl-i Beyt imamlarını sevdikleri halde onları iyi tanımadıklarından dolayı bazı zamanlar bir takım alanlarda din adına yanlış şeyleri yapmaktadırlar. Ehl-i Beyt imamlarının tarihi yaşamlarını öğrenmek kadar, onların hayatlarını ve yaşam şekillerini tahlil etmekte bir o kadar önemlidir. Hatta Ehl-i Beyt imamlarının hayatlarını tahlil etmek onları tarih açısından öğrenmekten daha önemlidir. Zira onlar İslam dininin ve marifetlerinin madenleridir. Ehl-i Beyt imamlarının her biri sadece ümmetin önderi, İslam ve Kur’an hükümlerinin açıklayıcıları değil, bu makamlarının yanı sıra masum imam Allah’ın yeryüzündeki nuru, âlemdeki bütün varlıklara hakkın en mükemmel hücceti, varlık âleminin odak noktası, Allah’la kulları arasındaki feyz vasıtası, tabiat ötesi kemalatın nurlu aynası, insani faziletlerin en üstün kalesi, bütün hayır ve iyiliklerin mecmuası, Allah’u Teâlâ’nın ilim ve kudretinin tecelli merkezi, Allah’a ulaşan insanın en mükemmel örneği, hata, unutkanlık ve hatadan masum, melekût, gayb âlemi ve meleklerle ilişki içerisinde olan kişi, dünya ve ahiretteki olmuş ve olacakları bilen, Allah’ın sırlarının mahzeni ve peygamberlerin bütün kemalatlarının mirasçıdır. Evet, Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehl-i Beyti, varlık âleminin odak noktasıdır; onların değerli velayetlerinin sultası, çok geniş ve kapsamlıdır. öyle ki, bunu onlardan başkasının anlaması mümkün değildir. Allah’u Teâlâ, bunu Resulullah (s.a.a) ve onun masum Ehl-i Beyt’ine has kılmış, hiç kimsenin onda tamah etmesine imkân yoktur. Masum İmamların makam, mevki ve faziletleri hakkında söylenenler, yazılanlar Kur’an-ı Kerim’in apaçık nassı, peygamber efendimiz ve Ehl-i Beyt’inin muteber rivayetleriyle ispatlanabilir. Bu konu, Şia mektebinin ileri gelenlerinin eser ve sözlerinde ve yine bir çok Ehli sünnet aliminin eserlerinde incelenip açıklanmıştır. İmamet semasının onuncu güneşi, yüce efendimiz İmam Ebu’l Hasan Hâdî (a.s) bütün ümmete minnet ve lütufta bulunarak "Camia ziyareti" adlı ziyaretteki ender ve derin anlamlı buyruklarında sözü zirveye ulaştırmış, bilim denizinden imamet silsilesinin gerçek dostlarının üzerine inci ve mücevher yağmuru yağdırmış, imamın hakikatine yakışır şekilde değil, bizim akıllarımızın kapasitesince birazcık Allah’u Teâlâ’nın bostanının ender meyvelerinden nakletmiştir. Sözlerinin parlak nuruyla biz yer küresi sakinlerini, Allah’u Teâlâ’nın yüce semasıyla tanıştırmış ve bu susuz kulları, Allah’u Teâlâ’nın cennetteki Kevser kaynaklarına yönlendirmiştir. Dileyenler "Camia Ziyareti" ne bakabilirler. Kısacası Ehl-i Beyt (a.s), ilimde, takvada, ahlakta, şerefte, hak yolunda sebat göstermede, İslam’ı her şeylerini feda ederek korumada, zulüm ve tuğyana karşı çıkmada eşsiz insanlardırlar. Bu yüzdendir ki, bütün Müslümanlar Ehl-i Beyt’in sahip olduğu makamın, şerefin ve Allah’ın onlara tahsis ettiği faziletlerin, başka hiçbir kimsede olmadığında ittifak etmişlerdir. .../... Muaviye ve Yezid’in Lanetlendiğine Delalet eden Ayet ve Hadisler.. ________________________________________ ALLAH-u Teala İsra suresi 60. ayette şöyle buyuruyor: 1- “Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve Kur’ân’da lanetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana getirdik. Biz de onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey sağlamaz.” İmam Sa’lebi, imam Fahr-u Razi ve diğer müfessirlerinizin rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.a) rüya aleminde Beni Ümeyye’nin maymunlar şeklinde kendi minberine çıkıp indiğini gördü, Cebrail bunun üzerine mezkur ayeti nazil etti. (Bu ağaçtan kasıt Beni Ümeyye soyudur.) ALLAH-u Teala, başı Ebu Süfyan ile Muaviye olan Beni Ümeyye’yi lanetlenmiş bir ağaç olarak zikretmiştir; dolayısıyla bu ağacın bir dalı olan Muaviye de mel’undur. 2- MUHAMMED Suresi 22 ve 23. ayetlerde şöyle buyurmaktadır: “(Ey münafıklar!) Artık iş başına gelir de yeryüzünde bozgunculuk eder ve yakınlarınızı kestirip doğratır mısınız? İşte bunlar, ALLAH’ın kendilerini lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör etmiş olduğu kimselerdir.” Bu ayet açıkça yeryüzünde fesat çıkaranları ve yakınları kestirip doğrayanları lanetlemektedir. Muaviye’den daha büyük bozgunculuk eden ve yakınları kestirip doğratan kim vardır? Onun hilafeti zamanında çıkardığı fitneler herkesçe bilinmektedir. Ayrıca lanetli olduğunun diğer bir delili de yakınları kestirip doğratmasıdır. 3- Ahzap suresi 57. ayette de şöyle buyuruyor: “ALLAH ve Resulünü incitenlere ALLAH, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.” Şüphesiz Hz. Ali’ye ve Peygamber (s.a.a)’in iki reyhanı Hasan ve Hüseyin’e ve has sahabesi Ammar ve diğerlerine eziyet etmek de Peygamber’e eziyettir. Dolayısıyla bu ayete göre de o mukaddes insanlara eziyet eden Muaviye, dünya ve ahirette lanetlenmiştir. 4- Mümin suresi 52. ayette de şöyle buyurmaktadır: “O gün zalimlere özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lanet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır!” 5- Hud Suresi 18. ayette ise şöyle buyurmaktadır: “Bilin ki ALLAH’ın laneti zalimlerin üzerinedir!” 6- Araf suresi 44. ayette ise şöyle buyurmaktadır: “...Ve aralarında bir çağrıcı ALLAH’ın laneti zalimlerin üzerine olsun diye bağırır.” Zalimler hakkında inen bu ve benzeri ayetler açıkça her zalimin mel’un olduğunu buyurmaktadır. Dost ve yabancı hiç kimse, Muaviye’nin apaçık zulümlerini inkar edemez. Zalim olduğu için de ALLAH’ın lanetine uğramıştır, dolayısıyla ALLAH’ın lanet etmiş olduğu kimseye biz de lanet edebiliriz. 7- Nisa Suresi 93. ayette ise şöyle buyurmaktadır: “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. ALLAH ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” Bu ayet, bir mümini bilerek öldürenin ALLAH’ın lanetine uğradığını ve onun yerinin cehennem olduğunu bildirmektedir. Lütfen insafla söyleyiniz, Muaviye müminleri katletmekte ortak olmamış mı? Hucr bin Adiy ve yedi arkadaşını, onun emriyle katletmediler mi? Abdurrahman bin Hassan el-Ğanzi’yi diri diri mezara gömdürmedi mi? Nitekim İbn-i Asakir ve Yakub bin Sufyan kendi Tarih’inde ve Beyhaki Delail’de İbn-i Abdurrahman İstiab’da ve İbn-i Esir Kamil’de rivayet etmiş olduğu üzere sahabenin büyüklerinden olan Hucr’u, Muaviye’nin emriyle işkence ederek öldürdüler. Hucr’un tek suçu ise Hz. Ali (a.s)’a lanet etmemek ve ondan olmadığını söylememekti. Acaba Peygamber (s.a.a)’in büyük torunu ve Ashab-ı Kisa’nın beşincisi olan Hz. Hasan (a.s), müminlerin büyüklerinden ve cennet ehli gençlerin iki efendisinden biri değil miydi? Mes’udi, İbn-i Abdulbirr, Ebu’l- Ferec İsfahani, MUHAMMED bin Sa’d (Tabakat’ta), Sibt bin Cevzi (Tezkire’de) ve diğer birçok büyük alimlerin kendi kitaplarında yazmış olduklarına göre Muaviye, Cude için bir zehir gönderdi ve ona, “Hasan bin Ali’yi öldürecek olursan sana yüz bin dirhem verir ve seni oğlum Yezid’le evlendiririm.” diye vaatte bulundu. Hz. Hasan’ın şahadetinden sonra Muaviye ona yüz bin dirhem verdi, ama oğluyla evlendirmedi. Hz. Hasan’ın şahadeti, bir müminin katlinden de öte Peygamber (s.a.a)’i üzen bir olaydır. Mezkur iki ayetin açık hükmüne rağmen henüz Muaviye’ye lanet etmekte tereddüt mü ediyorsunuz? Büyük sahabeden olan Ammar da Sıffin’de Muaviye’nin emriyle öldürülmedi mi? ehlisünnettin Büyük alimlerin de ittifak etmiş olduğu üzere Peygamber (s.a.a) Ammar hakkında şöyle buyurmamış mıydı?: “Ey Ammar, seni baği ve tuğyan ehli bir grup öldürecektir.” Büyük müminlerden binlerce insanın Muaviye tarafından katledildiğinden şüpheniz mi var? Dinin keskin kılıcı ve temiz yürekli bir mümin olan Malik Eşter de Muaviye’nin emriyle zehirlenmedi mi? Muaviye’nin Mısır’daki iki adamı Amr bin As ve Muaviye bin Hudeyc, Hz. Ali (a.s)’ın Mısır valisi MUHAMMED bin Ebi Bekir’i işkenceyle öldürüp ölmüş eşeğin karnında ateşe vermediler mi? Eğer Muaviye’nin öldürdüğü müminlerin listesini verecek olsam, bir gece değil, kim bilir kaç gece sürer. __________________ LAİLAHEİLLALLAH, MUHAMMEDEN RASULULLAH, ALİYYENVELİYULLAH İMAM HÜSEYİN ve ŞEHİTLERE RAHMET, YEZİT ve ZALİMLERE LANET! - 25/12/2010 - 11:45 “Her Gün Aşura ve Her Yer Kerbela’dır.” İmam Cafer-i Sadık (A.S) İnsanlık tarihinin kanayan en büyük yarası ve asırlardır dinmeyen acısı, İmam Hüseyin (A.S), Kerbela şehitleri ile tüm şehitlerimizi anmak için, burada toplanmış bulunuyoruz. Bildiğiniz gibi Hz. Hüseyin (A.S); Hz. Muhammed Mustafa (S.A.A)’in göz bebeği, Emirulmuminin Hz. Ali ile Fatıma-ı Zehra’nın ciğer pâresi, cennet gençlerinin efendisi ve masum 12 E. Beyt İmamlarımızın üçüncüsüdür. Kerbela Şehidi İ. Hüseyin, melun Yezid’in emriyle, melun Ömer b. Sad b. Ebi Vakkas komutasında, melun Şimr b. Zilcevşen tarafından 71 aile efradı ve yaranıyla beraber, kundaktaki bebekler de dâhil olmak üzere, tarihin benzerini görmediği, aç - susuz ve en feci bir şekilde, Kerb-u bela çölünde, 10 Muharrem Hicri 61 yılında şehit edilmiştir. İşin en garip tarafı da, Seyyid-i Şüheda İ. Hüseyin (A.S)’ın, müşrikler veya gayr-i müslimler tarafından değil de İslam halifeliğini gasbeden, sözde beş vakit namaz kılan ve her namazında da sözde Hz. Muhammed ve E. Beytine salât-u selam gönderen bir toplum tarafından şehit edilmesidir. Kur’an-ı Kerimde Yüce Mevlanın tabiriyle lanetlik ağaç olan Emeviler, Aşura gününde kimi şehit ettiler biliyor musunuz? K. Kerimin Dehr Suresinde övülen, Ahzap Suresinin 33. ayetinde mutahhar ve masum kılınan, Şura Suresinin 23. ayetinde sevgi ve itaati farz kılınan, Âl-i İmran Suresinin 61. ayetinde de Necran Hıristiyanlarıyla bizzat Allah tarafından Mübâheleye mazhar olan ve Âl-i Aba beşlisinden biri olan Kerbela Şahı Hz. Hüseyin (A.S)’dan başkası değildir. Hz. Muhammed (S.A.A) Onun hakkında; “şüphesiz ki Hüseyin, hidayet meşalesi ve kurtuluş gemisidir. Hüseyin benden, ben de Hüseyin’denim. Allah’ım! Hasan’la Hüseyn’i seviyorum, sen de Onları sev, Onları sevenleri de sev.” buyurduğu o nuru söndürmek istediler. O melunlar aslında Aşura gününde Bedir’le Uhut savaşında Peygamberimiz (S.A.A) ile yüce İslam dinine karşı savaşan ataları Kureyş putlarının intikamını almak istediler. Dün Ebu Süfyan İslam Peygamberine, Muaviye de İmam Ali’ye kılıç çekip savaştı, bugün de melun şecerenin temsilcisi Yezid zamanını imamı Hz. Hüseyn’e kılıç çekiyor. O öyle bir Hüseyin ki; Peygamberimiz (S.A.A)’in dizinden kaldırmadığı, sevip öpmeğe doyamadığı, mübârek sırtına bindirdiği, namazının secdesinde bile omzuna çıktığında, O inene kadar sırf rahatsız olmasın diye başını secdeden dahi kaldırmadığı ve kendiliğinden inene kadar secdesini uzattığı, kılınan her namazda Allahumme Salli - Bârik dualarıyla kedisine salavat göndermenin dini bir emir olduğu ve mahşer gününde şefaati umulan Şehitler Serdarı İ. Hüseyin (A.S)’dır. Zalimler zahiren görünürde İ. Hüseyn (A.S)’ı öldürdüklerini sandılar, oysa bilmedikleri bir gerçek vardır, o da: “Hüseyinler ölmez ve asla öldürülemezler!” Zira Allah-u Teâlâ, kâfirlerle zalimlerin işine gelmese de nurunu tamamlayacaktır. Aşura Gününde, İ. Hüseyin (A.S), Yezit’in tüm dünyevi ve şaşaalı tekliflerini geri çevirmiş, Ceddinin gerçek İslam dini için, mukaddes canını, kanını ve aile efradını seve seve feda etmiştir. Şayet bunu yapmasaydı, Emevi saltanatının başındaki melun Yezid’in sayısız rezaletleri dinmiş gibi algılanacak ve gerçek Muhammedi İslam Dini, Süfyaniler tarafından beşiğinde boğulmuş olacaktı. O gün mazlumlar serdarı Hz. Hüseyin (A.S), asırlar boyunca hürriyet aşığı mazlumlara ilham kaynağı olacak şu tarihi sözlerle kıyam etmiş ve melun Yezid’e karşı çıkmıştır: “Onlar bizden zillet mi beklerler, heyhat?! Şüphesiz ki, ben ölümü mutluluk, zalimlerle beraber yaşamayı da alçaklık bilirim! Eğer Ceddim Muhammed’in dini, kanımın akmasından başka bir şeyle ayakta durmayacaksa ey kılıçlar, gelin beni doğrayın!..” İşte görüldüğü gibi Kerbela ekolu, tüm insanlığa adalet, onur, fedakârlık ve zalimlere karşı - ölüm pahasına da olsa - kıyam etmeği öğretmeğe devam edecektir. Nitekim o gün görünürde Hz. Hüseyin yenilip şehit düşmüştü. Oysa gerçekte mazlumlar zalime, azınlık çoğunluğa, iman küfre, kan da kılıca galip gelip zafer kazanmıştır. Onun içindir ki tarihle beraber tüm insanlık, İmam Hüseyin ve şehitleri daima selam ve rahmetle, Yezit ve zalimleri de nefret ve lanetle, kıyamete kadar anmaya devam edecektir!
Kur’an-ı Kerim bilim, Allah-Allah der dilim
(SAV) Peygamber elçidir, dinde şaşmaz tek milim Allah-Peygamber ve din, Ehl-i Beyt’le bütündür Ayıran iflah olmaz, Yezidler bilmez ilim. Mescit yazarken Kur’an, temiz kalp mekan oldu Miraca buhur yaktık, Allah Resulü için Nusayri bayram saydı, Gadir-i Hum nur oldu Bütün evler mescittir; Hakk, El Batın-i oldu. Hakk Yezid’i lanetler, babası da şeytandır Ebu Süfyan kafirdi, her üçü de şeytandır Allah’ın emri iken, Ali’yi dışladılar Sadece din dediler, bu yüzden üç şeytandır. Konuşan Kur’an Ali, bin rekat namaz kıldı Bunu bilen (SAV) Peygamber, O’nu tek veli kıldı Veli kılan Allah’tır, tebliğ etti Peygamber (SAV) Ali’yken namaz niyaz, Yezid Ali’siz kıldı. |
HZ. ALİ İÇİN NAZİL OLMUŞ BAZI AYETLER
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/Bakara Sûresi/Sayfa:7/Cüz:1/39. Ayet: İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾39﴿وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟ ﴿٣٩﴾
Kaynak: Kur'an-ı Kerim/En'âm Sûresi/Sayfa:149/Cüz:8/Ayet:156-157: Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik" demeyesiniz, yahut, "Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz, diye bu Kur'an'ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. ﴾156-157﴿
اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ ﴿١٥٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:119/Cüz:6/67. Ayet (Tebliğ Ayeti):
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. ﴾67﴿ يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ ﴿٦٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:107/Cüz:6/3. Ayet (İkmal Ayeti):
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾3﴿حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٣﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:117/Cüz:6/55. Ayet :
Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir. ﴾55﴿ نَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ ﴿٥٥﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ A'râf Sûresi /Sayfa:154/Cüz:8/36. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾36﴿وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿٣٦﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Bakara Sûresi/Sayfa:32/Cüz: 2/207. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir. ﴾207﴿وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠٧﴾
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/ Yûnus Sûresi/Sayfa:210/Cüz:11/17. Ayet: Artık, Allah'a karşı yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler. ﴾17﴿فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ ﴿١٧﴾
KAYNAK: KUR'AN-I KERİM/Tevbe Sûresi/Sayfa:196/Cüz 10/61. Ayet: Yine onlardan peygamberi inciten ve "O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır" diyen kimseler de vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır, mü'minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah'ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır." ﴾61﴿وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٦١﴾
KERBELA'DA, HZ. MUHAMMED'İN (SAV) CİĞERPARELERİNİ KATLEDENLER (PEYGAMBERİMİZİ İNCİTENLER) VE AYETLERİ GÖRMEZDEN GELENLER CEHENNEMLİKTİR)
AYRICA DA DÖRT AYLAR İLE İLGİLİ AYETLER VAR;
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Tevbe Sûresi /Sayfa:192/Cüz:10/36 Ayet:
Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah'a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. ﴾36﴿ اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَٓا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا ف۪يهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَٓافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَٓافَّةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ ﴿٣٦﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Tevbe Sûresi /Sayfa:193/Cüz:10/37. Ayet:
Haram ayları ertelemek, ancak inkarda daha da ileri gitmektir ki bununla inkar edenler saptırılır. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah'ın haram kıldığını helal kılmak için Haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı toplumu doğru yola iletmez. ﴾37﴿ اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟ ﴿٣٧﴾