Aşka isyan etmek için yokluğunu örgütlüyorum ruhumda Duvarda kuşlar aç Kibrit çöpleri şiirsel gölgeler kokuyor Kül olmuş boynun dudaklarımda Dudaklarım dualara olduğu kadar Tanrıya olduğu kadar suya da muhtaç Şehir uyuyor hâlbuki Bedenim çıplak Bedenim ukala ve utangaç Solungaç Süzgeç Makarna Karbonhidrat Aynayı unutmayalım odanın karanlığında Yalnızlık davulları tiz vuruyor sırtıma Bestelenmemiş bir Puşkin senfonisi ayak parmaklarım Nasırlı ve duygulu Kök hücreye doğru yol alıyor gözlerim Okudukça daha bir paslanıyorum Parmaklıklar dikilmiş meydanlara Meydanlar akvaryum kiri sevgilim Nefes alamıyorum Kelimelerin kaburgalarıma peyzaj uyguluyor Fırçanın ucundan damladığımı anımsıyorum Açık mavi bir tonda yıkılıyor dünya Sadece trampetin sesini ve kurşuna dizilmeyişimi hatırlıyorum Yaşadığıma sevinmediğimle birlikte Yaşıyor taklidi yapan bir zamanla beraber Sevişiyorum sanıyorlar, kirletiliyorum Kibirle Ahmakça Yağmur damlasının sesi kadar can yakıcı Ama ölmek için erken bir gece değil mi? Bir feniksin ömrü ne kadar uzun olabilir bilmiyorum…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Çıplak Gergedanın Düşleri şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çıplak Gergedanın Düşleri şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Aşka isyan etmek için yokluğunu örgütlüyorum ruhumda Duvarda kuşlar aç Kibrit çöpleri şiirsel gölgeler kokuyor Kül olmuş boynun dudaklarımda Dudaklarım dualara olduğu kadar Tanrıya olduğu kadar suya da muhtaç Şehir uyuyor hâlbuki Bedenim çıplak Bedenim ukala ve utangaç Solungaç Süzgeç Makarna Karbonhidrat Aynayı unutmayalım odanın karanlığında Yalnızlık davulları tiz vuruyor sırtıma Bestelenmemiş bir Puşkin senfonisi ayak parmaklarım Nasırlı ve duygulu Kök hücreye doğru yol alıyor gözlerim Okudukça daha bir paslanıyorum Parmaklıklar dikilmiş meydanlara Meydanlar akvaryum kiri sevgilim Nefes alamıyorum Kelimelerin kaburgalarıma peyzaj uyguluyor Fırçanın ucundan damladığımı anımsıyorum Açık mavi bir tonda yıkılıyor dünya Sadece trampetin sesini ve kurşuna dizilmeyişimi hatırlıyorum Yaşadığıma sevinmediğimle birlikte Yaşıyor taklidi yapan bir zamanla beraber Sevişiyorum sanıyorlar, kirletiliyorum Kibirle Ahmakça Yağmur damlasının sesi kadar can yakıcı Ama ölmek için erken bir gece değil mi? Bir feniksin ömrü ne kadar uzun olabilir bilmiyorum…
" Yalnızlık davulları tiz vuruyor sırtıma"
Bir Tolga BAŞ eserini daha hasetle okudum efem...
Tolga tebrikler...