ALİ GÜNEŞ OLUP DOĞDUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 1. TEBLİĞ AYETİ VE GADİR-İ HUM BAYRAMI
1.Tebliğ Ayeti ve Gadir-i Hum Olayı Tebliğ Ayeti (Maide 67) ve Gadir-i Hum Olayı Yüce Allah Maide Suresinin 67. ayetinde şöyle buyurur: ”Ey Peygamber Rabbinden sana indirileni tebliğ et.Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun.Allah seni insanlardan korur.Şüphe yok ki Allah kafirler topluluğuna hidayet etmez.” Bazıları, bu ayet sanki risaletin ilk günlerinde nazil olmuş gibi düşünerek, Allah’ın Rasulden (saa) tebliğ etmesini istediği hususun İslamın geneli olduğunu kanaatine varmışlardır. Oysaki ayet Peygamber Efendimizin (saa) ömürlerinin son günlerinde nazil olmuştur. İslamın tüm hükümlerini insanlara tebliğ ettikten, bu uğurda onlarca savaşlar yaptıktan sonra ömrünün son günlerinde böyle sert bir üslupla bir ayetin gelmesi manidardır. Dolayısıyla ayet İslamın genel hükümlerine yönelik olamaz. İslam hadis ve tarih kaynakların belirttiğine göre bu ayet Peygamber Efendimiz (saa) veda haccından dönerken nazil olmuştur. Bu ayet nazil olduğunda Peygamber Efendimizin (saa) hac kafilesini Gadr-i Hum mevkinde durdurmuş ve 120 veya 150 bini aşkın sahabinin cayır cayır yanan çöl kumlarını üzerinde burada toplanması beklemiştir. Hava aşırı sıcaktı. Halk hırkasının bir kısmını başına, diğer kısmını ise altlarına attılar. Hz. Peygamber’in (s.a.a) dinlenmesi için de bir çadır hazırladılar. Öğle ezanı okundu. Peygamber (s.a.a) refakatindekilerle birlikte ağacın gölgesi altında öğle namazını eda ettiler. Namazdan sonra develerin cihazlarıyla yüksek bir yer yaptılar. Hz. Peygamber (s.a.a) yüksek bir sesle, herkesin dikkatini üzerine çekti ve şu şekilde konuşmaya başladı: "Hamd, Allah’a (c.c) mahsustur. Sadece O’ndan yardım diliyoruz. İmanımız ve tevekkülümüz O’nadır. Kötü ve yanlış amellerimizden O’na sığınırız. Yolunu kaybedenlere O’ndan başka sığınak yoktur. O’nun yol gösterdiği, hiçbir zaman yolunu kaybetmeyecektir. O’ndan (c.c) başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna tanıklık ederim. Allah’a (c.c) övgü ve O’nun birliğine şahadetten sonra şöyle derim: Ey halk! Rahman ve bilen Allah (c.c), bana ömrümün sonlarına yaklaştığımı haber vermiştir. Bir an önce Allah’ın davetini yerine getirip ebedi yere gideceğim. Ben ve siz üzerimize olan miktarda sorumluyuz. Şimdi sizin düşünceve görüşünüz nedir? Halk şöyle dedi: "Biz tanıklık ederiz ki sen Allah’ın(c.c) mesajını ulaştırdın; bize nasihattan ve vazife yolunda telaştan kaçınmadın; Allah (c.c) sani en iyi şekilde mükâfatlandırsın." Sonra şöyle buyurdu: "Acaba siz Allah’ın (c.c) birliğine ve Muhammed’in (s.a.a) O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahadet etmiyor musunuz? Acaba cennetin, cehennemin, ölümün, kıyametin şüphe götürmez olduğuna ve Allah’ın (c.c) ölüleri dirilteceğine ve bunların hepsinin doğru olduğuna ve bunlara inandığınıza tanıklık etmiyor musunuz?" Hep birlikte "Evet bu gerçeklere tanıklık ediyoruz." Dediler Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle devam etti: "Ey Allah’ım! Tanık ol. Sonra vurgulu bir şekilde şöyle buyurdu: "Şüphesiz öteki diyara intikal etmek ve havuzun kenarına ulaşma hususunda sizden öne geçeceğim. Siz havuzun kenarında benim huzuruma geleceksiniz. Havzumun genişliği Sa’na ile Basra arası kadardır. Onda yıldızlar kadar gümüşten kadeh ve bardak vardır. Düşünün ve dikkatli olun ki rihletimden sonra sizin aranızda iki değerli şey bırakacağım: Bakalım onlarla nasıl muamele edeceksiniz?" Bu sırada halk dedi ki: "Ey Allah Resulü (s.a.a), o iki değerli şey nedir?" Şöyle buyurdu: "İki emanetten büyük olanı, Allah’ın (c.c) kitabıdır ki bir tarafı Allah’ın (c.c) elinde, diğer tarafı ise sizin elinizdedir. Öyleyse onu sıkı tutun ve elden bırakmayın, böylece yolunuzu kaybetmeyin. Küçük olanı itretimdir/Ehl-i Beytimdir. Gerçekten bilen ve rahmetli Allah (c.c), bu ikisinin havuz başında benim huzuruma gelinceye kadar birbirinden ayrılmayacağını bana haber verdi. Ben, bunu Allah’ımdan (c.c) diledim. Öyleyse bu ikisinden öne geçmeyin ve o ikisini izlemede geri kalmayın ve ihmalkarlık etmeyin ki helak olursunuz." Sonra Ali’nin (a.s) elini tuttu ve kaldırdı; o kadar ki koltuğunun altının beyazlığı gözüktü. Halk onu gördü ve tanıdı. Resulullah, sözlerine şöyle devam etti: "Ey halk, ben her mümin için, kendi nefsinden evla değil miyim?" Halk "Allah ve Resulü daha iyi bilir." karşılığını verdi. Hazret buyurdu ki: Şüphesiz Allah (c.c) benim mevlamdır ve ben müminlerin mevlasıyım ve onlara kendi nefislerinden evla ve daha öncelikliyim. Öyleyse ben kimin mevlası isem Ali onun mevlasıdır." Ahmed b. Hanbel’in dediğine göre, Hz. Peygamber (s.a.a) bunu dört defa tekrarladı. Sonra elini dua için açtı ve şöyle buyurdu: "Ey Allah’ım, onu seveni sev ve ona düşmanlık edene düşman ol. Dostlarına yardım et ve alçak düşürmeye çalışanı alçalt. Onu, hakkın mizanı, mihveri ve ölçüsü karar kıl. Sonra Peygamber (s.a.a) şunları ekledi: "Hazır olanlar, hazır olamayanlara bunu iletsin." Topluluk dağılmadan önce vahiy emini bu ayeti Hz. Peygamber’e (s.a.a) nazil etti: "Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak İslâm’a razı oldum." (Maide 3) Bu sırada Hz. Peygamber (s.a.a) Allah-u Ekber nidasıyla, dinin ikmaline ve nimetin itmamına ve Allah’ın (c.c) O’na verdiği risalet ve Ali’ye (a.s) verdiği velâyete olan rızasından ötürü şükretti. Hazır topluluk, bu arada Şeyheyn (Hz.Ömer ve Hz. Ebu Bekir) Emirü’l-Müminin’e şöyle tebrik dediler: "Kutlu olsun! Kutlu olsun! Sen ey Ebu Talib’in oğlu benim ve her erkek ve mümin kadının mevlası oldun." İbn Abbas dedi ki: "Allah’a (c.c) andolsun ki, Ali’nin (a.s.) velâyeti herkese farz oldu." Hassan b. Sabit dedi ki; Ey Allah Resulü, Ali için birkaç şiir okumama izin ver. Peygamber buyurdu: Oku, Allah’ın bereket ve uğuruyla. Hassan ayağa kalkarak şöyle dedi: "Ey Kureyş’in büyükleri, İslâm Peygamberi’nin (s.a.a) huzurunda kesinleşen velâyet hakkındaki şiirlerimi beyan ediyorum." dedi ve şiirlerini okumaya başladı. "Gadir Günü Peygamberleri haykırıyordu onlara Hum mıntıkasında ve nebi ne değerli haykırıcı idi!... Peygamber kalk ya Ali buyurdu.benden sonra imam olarak Doğru yolu göstermek üzere seni seçtim Senden razı oldum,Kimin mevlası isem, Bu onun mevlasıdır…” Hassanın bu şiirini Suyuti de dahil olmak üzere 11 Ehli Sünnet alimi ve 26 şia alimi rivayet etmiştir. Bütün İslâm ümmetinin görüş birliğiyle kabul ettiği Gadir olayını kısaca anlattık. Söylenmesi gereken nokta şu ki; dünyanın hiç bir yerinde bu isim ve özellikte başka bir olayın gerçekleştiği söylenmemiştir. Bu olayı İbni Mace,Tirmizi,Nesei,Ahmet b. Hanbel, M 9.yüzyıldan,M.19.yüzyıla kadar gelen otuzu aşkın muhaddsi Salebi, Vahidi,Kurtubi,Kaadi,Beyzavi,Fahreddin Razi gibi ondört mufessir,Taberi,İbni Kuteybe,İbni Kesri,Suyuti gibi yirmi dört tarihçi,Teftazani,Ali KUşçi gibi yirmi yedi kelamcı kitaplarına almışlar, ashaptan yüz on tabiinden seksen dört kişi rivayet etmiştir. Bütün bu andığımız kişiler Ehl-i Sünnet alimleridir. Burada yapılan en önemli itiraz “Ben kimin mevlası isem Ali’de onu mevlasıdır” cümlesindeki “mevla” kelimesinin “velayet/imamet” anlamında kullanılamayacağı, “mevla” kelimesinin “dost/yardımcı” anlamında kullanılmış olabileceğidir. 120 bini aşkın insanı çölün sıcak kumlarında bekletip “Ali sizin dostunuzdur” gibi bir sözün söylenmesi ne kadar ciddi olabilir. Bundan daha önemlisi “Ben size nefislerinizden daha evla değil miyim?” diye sorarak, insanları Ahzap Suresinin 6. ayeti olan “Şüphesiz ki peygamber mü’minlere nefislerinden daha evladır” ayetine vurgu yapmıştır.(Bu ayet hakkında Ehl_i Sünnet tefsirlere bakınız) Adeta bu ayetteki evla kelimesinden ne anlıyorsanız “Ali sizin mevlanızdır” cümlesindeki mevladan da onu anlayın demek istemiştir. “Allah benim mevlamdır.Bende sizin mevlanızım” diyerek “Ali de sizin mevlanızdır.”cümlesindeki “mevla” kelimesine hazırlık yapmıştır.Yani Allah’ın benim mevlam olmasından neyi anlıyorsanız, benim de sizin mevlanız olmamdan neyi anlıyorsanız,aynı anlamda Ali de sizin mevlanızdır, buyurmuştur. Yine Hassan b. Sabitin okuduğu yukarıdaki şiiri de bu olayın nasıl yorumlanması gerektiği hakkında ipucu vermektedir. Kısaca Gadir-i Hum olayı ile Peygamber Efendimiz (saa), kendisinden sonra imam olacak şahsı tüm insanlara açık bir şekilde tebliğ etmiş, bu olayın orada olmayanlara da aktarılmasını emretmiştir. Mehmet Emin Koç 4 Kasım 2012/Yeni Mesaj Gazetesi Gadir-i Hum’daki iki emanet Alemlere Rahmet Hz. Muhammed’in (sav) Veda haccı dönüş yolundaki dün bazı detaylarını aktardığım Gadir-i Hum’da irad ettiği hutbesinin tamamını, Prof. Dr. Haydar Baş beyin 10 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı içindeki İmam Ali adlı eserinden okuyabilirsiniz. Bu hutbenin Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçen kısımlarını Prof. Dr. Baş’ın İmam Ali adlı eserinden derleyerek aktaracağım. Hz. Peygamber Gadir-i Hum hutbesinde, ümmetinin kendilerine sarıldıklarında asla sapıtmayacağına teminat verdiği iki emaneti olan Kur’an ve Ehl-i Beyt’ini, Hz. Ali’nin velayetini, onun kendinden sonra ümmetinin sahibi ve velisi olduğunu, Havz-ı Kevser’inin başına varıncaya kadar da Kur’an ve Ehl-i Beyti’nin birbirinden ayrılmayacağını ilan ediyor. Büyük muhaddis İmam Suyutî, hadis-i şerifi “sekaleyn / iki ağır emanet” ifadesi yerine “halîfeteyn / iki halife” kavramı ile rivayet ediyor: “Size iki halife bırakıyorum. Biri, yerle gök arasında sarkan Allah’ın Kitabı, diğeri ise itretim/Ehl-i Beyt’im. Bunlar havzın başına kadar birbirinden ayrılmaz” (Münavî, Feyz’ul-Kadir, c. 3, s. 433, Hn. 2631). Bu gerçek, evrensel ve Havz-ı Kevser’e varıncaya dek devam edecek ebedi bir ilan ve mükellefiyettir. Sahabe-i Kiramdan gelen rivayetlere göre, Gadir-i Hum olayı şöyle vuku buldu: Rasulullah, Veda haccı dönüşünde Mekke ve Medine arasında Gadir-i Hum denen mevkide ashabını ikindi namazı için topladı. Ağaçların altının temizlenmesini istedi. Kendisine güneşten korunmak üzere Semure adı verilen iki ağaç arasına perde çekilerek bir gölgelik yapıldı. Bazı insanlar, ridalarını (ihramın üst tarafını) başlarına koydular. Rasulullah ikindi namazını kıldırdı, namazın akabinde bir hutbe irad buyurdu. Hutbe esnasında birçok kere Hz. Ali Efendimizin elini, hatta pazusu tutup havaya kaldırarak, Hz Ali’nin faziletini ve kendisinden sonra ümmetinin velayetini ilan buyurdu. Rasulullah, Allah’a hamd ü sena sahabesine bize tembih ve hatırlatmada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: Ey insanlar! Ben bir beşerim. Rabb’imin elçisinin (Azrail’in) gelmesi ve benim de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki ağır emanet, iki halife bırakıyorum: Birincisi, içinde hidayet ve nur olan Allah’ın kitabıdır. Arş’tan arza uzatılmış Allah’ın ipidir. Ona tutununuz, diyerek Allah’ın kitabına teşvik edip ona özendirdi. (İkincisi) Ehl-i Beyt’imdir. Ehl-i Beyt’im hakkında size Allah’ı hatırlatırım. Ehl-i Beyt’im hakkında size Allah’ı hatırlatırım. Ehl-i Beyt’im hakkında size Allah’ı hatırlatırım, dedi. (Dinleyenler), “Şehadet ederiz ki sen tebliğ ve nasihat ettin, bütün gücünle çalıştın. Allah sana hayırlı mükâfat versin” dediler. Sonra Hz. Ali’nin (ra) elini tutarak pazusunu havaya kaldırdı. Bütün insanlar Hz. Ali’yi(ra) tanıdılar. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Müminlere nefislerinden daha önemli insan kimdir? Ben sizin için nefislerinizden daha önde değil miyim?” (Kendisini dinleyen) sahabe, “Elbette öndesin Ey Allah’ın Rasulü… Hem Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler. Bunun üzerine Resulullah (sav) “Yüce Allah, benim mevlamdır (efendim, sahibim). Ben de müminlerin mevlasıyım (sahibiyim, efendisiyim). Ben müminler için nefislerinden daha önemliyim. Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Ali benden sonra sizin velinizdir” buyurdu. Bunu, hitabesinin arasında birçok kere tekrar ettikten sonra, her tekrarının akabinde şöyle devam etti: “Allah’ım, Ali’yi dost/efendi/mevla kabul edeni sen de yücelt. Ona düşman olana düşman ol, onu seveni sev. Ondan nefret edenden nefret et, onu küçük düşüreni küçük düşür. Nerede olursa, hakkı ondan ayırma. İyi dinleyin ve hazır olan olmayana duyursun” diye konuşmasını bitirdi. Hanefi alimlerinden Sıbt b. Cevzî ve Bağdadî’nin rivayetine göre hutbenin ardından henüz topluluk dağılmamıştı ki, Cebrail (as) “Bugün dininizi ikmal ettim ve size olan nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslam’ı seçtim” (Maide Suresi, 3) ayet-i kerimesini indirdi. (Bkz. Müslim, Fedail’üs-Sahabe 44/36, Nesaî, Hasais-i Ali, H. No. 8,- 96; İbn Mace, Mukaddime, Fazl’u Ali’yy-İbni Ebi Talib, 29/116; Tırmizî, Menâkıb 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/241, 950, 964, 7/23959, 6/18671; İbn Ebi Şeybe, Vll. 495; Hakim, II / 129, III. 109, 116; Heytemî, Savâık, 120-124; Münavî, Feyz’ul Kadir, III / 433-434, VIII/ 253-254; Sıbt b. Cevzi, Tezkiret’ül-Havvas, s. 30; Hatib el-Bağdadi, et-Tarih, VIII/289). Gadir-i Hum gerçeği bu kadar açık iken; kıyamete dek mü’minlerin sarıldıklarında asla sapıtmayacakları “Tevhid’in iki rüknü”nü, Emevî istibdat ve mezalim döneminin cehaleti veya ulufeciliğiyle örtmeye kalkışmak, Gadir-i Hum’da ümmete tevdi edilen “iki emanete sahip çıkanlar”a gayr-ı Müslimlerle işbirliği yaparak savaş açmak, akıl ve iman işi değildir. Gadir-i Hum gerçeği, Prof. Dr. Haydar Baş beyin Ehl-i Beyt Külliyatı ve sempozyumlarıyla gerçekleştirmeye çalıştığı üzere Müslümanları Ehl-i Beyt etrafında tevhide eriştirecek yüce bir mana ve “iki ilahi emanetin Müslümanlara tevdi edildiği” inkar edilemez bir mukaddes mesajdır… Amerika’ya, Haçlı’ya veya Vatikan’a kapı kulu olan için değil; Yüce Allah’a kul olan için bu böyledir!
Güneş hiç doğmayacak, yerine Ali doğsun
Allah nurdan yarattı, nur karanlığı boğsun Ali Gadir-i Hum’dur, Gadir-i Hum şahittir İmamet güneş olsun, tüm Yezitleri boğsun. Allah’a karşıydılar, Peygambere karşıydılar Ali’ye karşıydılar, Hasan’a karşıydılar Fâtımâ çile çekti, (SAV)Peygamber için çekti Çektiren pis Yezidler, Ehl-i Beyt’e karşıydılar. Allah-Muhammed-Ali; islam’dır en temelden Velayet ayet oldu, vazgeçme bu emelden Yezid soyu Emevi, Ehl-i Beyt’siz din dedi Gadir-i Hum haykırsın, gök sarsılsın temelden. Nusayriler namazda, Fatiha okur dili Cehennem ateşi sönsün, gün için bitsin pili Kutlu olsun bu bayram, velayet hakkı için İbadet olsun yer gök, diz çöksün Yezid fili. " 01.11.2012 PERŞEMBE GÜNÜ NAMAZ VE NİYAZLARLA NUSAYRİLER’CE BÜTÜN GÜN İDRAK EDİLECEK GADİR-İ HUM BAYRAMI, TÜM İSLAM ALEMİNE HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN..!" |
HZ. ALİ İÇİN NAZİL OLMUŞ BAZI AYETLER
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/Bakara Sûresi/Sayfa:7/Cüz:1/39. Ayet: İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾39﴿وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟ ﴿٣٩﴾
Kaynak: Kur'an-ı Kerim/En'âm Sûresi/Sayfa:149/Cüz:8/Ayet:156-157: Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik" demeyesiniz, yahut, "Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz, diye bu Kur'an'ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. ﴾156-157﴿
اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ ﴿١٥٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:119/Cüz:6/67. Ayet (Tebliğ Ayeti):
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. ﴾67﴿ يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ ﴿٦٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:107/Cüz:6/3. Ayet (İkmal Ayeti):
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾3﴿حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٣﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:117/Cüz:6/55. Ayet :
Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir. ﴾55﴿ نَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ ﴿٥٥﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ A'râf Sûresi /Sayfa:154/Cüz:8/36. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾36﴿وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿٣٦﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Bakara Sûresi/Sayfa:32/Cüz: 2/207. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir. ﴾207﴿وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠٧﴾
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/ Yûnus Sûresi/Sayfa:210/Cüz:11/17. Ayet: Artık, Allah'a karşı yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler. ﴾17﴿فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ ﴿١٧﴾
KAYNAK: KUR'AN-I KERİM/Tevbe Sûresi/Sayfa:196/Cüz 10/61. Ayet: Yine onlardan peygamberi inciten ve "O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır" diyen kimseler de vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır, mü'minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah'ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır." ﴾61﴿وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٦١﴾
KERBELA'DA, HZ. MUHAMMED'İN (SAV) CİĞERPARELERİNİ KATLEDENLER (PEYGAMBERİMİZİ İNCİTENLER) VE AYETLERİ GÖRMEZDEN GELENLER CEHENNEMLİKTİR)
AYRICA DA DÖRT AYLAR İLE İLGİLİ AYETLER VAR;
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Tevbe Sûresi /Sayfa:192/Cüz:10/36 Ayet:
Şüphesiz Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah'ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah'a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. ﴾36﴿ اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْراً ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَٓا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌۜ ذٰلِكَ الدّ۪ينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا ف۪يهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِك۪ينَ كَٓافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَٓافَّةًۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ ﴿٣٦﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Tevbe Sûresi /Sayfa:193/Cüz:10/37. Ayet:
Haram ayları ertelemek, ancak inkarda daha da ileri gitmektir ki bununla inkar edenler saptırılır. Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah'ın haram kıldığını helal kılmak için Haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı toplumu doğru yola iletmez. ﴾37﴿ اِنَّمَا النَّس۪ٓيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَاماً وَيُحَرِّمُونَهُ عَاماً لِيُوَاطِؤُ۫ا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللّٰهُۜ زُيِّنَ لَهُمْ سُٓوءُ اَعْمَالِهِمْۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ۟ ﴿٣٧﴾