GÖNÜL
gönül...’
şefa’atin kime bilem de gidem aşkın zehir’imi sinem’de yanan görmez göz duymaz dil niyazım sen’de etten kemik’ten cana kurban olayım kirpig’ine yaş düşmesin sevdanın ilmik..! ilmik...! ben dokudum sıram sevda kuşu tez getire selamı can yandıda sefasını sürdü demesin tez gel...! gönül sarardı dünyamın yeşil ağaçı kim degil ki söyle dünya’dan davacı o yardan gelen dert başımın tacı sallana sallana gelsin gidelim gönül hiç bitmezmi sana işlenen açılar bugun yarın demez dert’ler kovalar bir gün gelir senin’de çarkın yeniler sessiz bir mezarda bekleme...! gönül...! ! |