SIR
yaşamına girmesine izin verdiğini
bir daha çıkartamıyor insan... maddeyi yok etmeye çalışmak gibi bir şey... içinde bir yerlere yerleştirdiğine, başka bir şekil verip, kaldırıyorsun tavan arasına... orada olduğunu unutsanda bir zaman sonra yaptığın her bahar temizliğinde karşılaştığın tozlu raflar arasında durup yüzüne bakıyor ona selam veriyorsun... hangi zamandan kalma olduğunu bildiğin ve kendinden bile gizlediğin en mahrem sırlarını... ne dışına atabildiğin, ne içinde tutabildiğin, duyduğun en büyük hazzı sana yaşatan o olsada o sırrı itiraf edemiyorsun... ne git demek yetiyor gitmesine, ne kalmasına, kal demek... saklarım bende seni en gizli odalarıma diyerek avunuyor... yeni sızılarla ninniler öğreniyorsun uyumaya... yalan bir gülücük konduruyorsun dudağına suni ve yapay... hiç değişmeyen bir mutluluk ifadesi var artık dudaklarımda... kimse anlamıyor tozlu raflarımda ne ağır sancılar sakladığımı... gücüm, güçsüzlüğümden geliyor... cesaretim, korkularımdan... bir yaşamı başa almanın imkanı olsaydı eğer ilk yaşanılacaklar arasına koyacağım sendin... aklımda bıraktığın, en zor sorular sana aitti ki ben o testi geçemedim... elimde veremediğim sınavların yürürlükten kaldırılmış yeni müfredata göre, düşük notlarıyla... kapısında kalakaldığım... yangınımda en önce kurtarılacaklar arasında... bile olamayacaksın... seni kurtaracak olanlar, yüzümdeki sahte gülümsemelerin farkına varırlar diye benimle yanmana izin vereceğim sensin... bu palyaço, oyuna devam etmeli... perde hiç kapanmayacak... yaşanılmış hazların en şahaneleri sahnenin ardında kalanlardı her zaman... zaten yaşam dediğinde oyundan başka birşey değildi... bir senaryo, bir yalan, bir gerçek... ve muhteşem final... daha the end demesede yönetmen... filmin sonunu şimdiden tahmin eden benim... ve bu dramı sanada izlettiği için üzgün olanda... sır sensin... sardunyam (sibel varol) |
Sevgi saygılar