GİBİ
Ben yalnızlığı gelip geçer görmedim
Gökte uçar görmedim "Cahit KÜLEBİ" gibi Ben arkadaş oldum yalnızlıkla Ne geçer ne uçar... Ben nerede imkansız varsa onu sevdim "Özdemir ASAF" gibi Dokunmaktan çok düşledim Görmekten çok özledim Ve aşk öyle haindi ki... Farkındayım Gündüzlerin azaldığının Gecelerin uzadığının "Edip CANSEVER" gibi Martılar sustu Deniz itti kıyıyı... Saymıyorum Ölüp ölüp dirilttiklerimi Sevgi duvarını aştım Kör karanlıklarda yalnız açıyorum Gözlerimi "Can YÜCEL" gibi... Bütün sevgileri attım içimden Varlığımı yalnız sana verdim ben Geceleri bir ses böler uykumu Elverir ki bir gün çağırırsın beni Ansızın haykırırsın bana: Nerdesin? "Ahmet Kutsi TECER" gibi... Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir konar yüreğimin ucuna Çakıl yakar, kuş çırpınır bir biçimde Ağaçlar tepeden tırnağa donanır Seni düşünürken "Bedri Rahmi" gibi... Ah! saklı gülüm Sana veriyorum hayata ayrılan buseyi Avuçlarımda camdan bir şey gibi sıkıyorum kalbimi Toprak çanaklarda Güneşi içiyorum "Nazım" gibi... Çok uzaklara gitmeden Karacaoğlan demeden, Yunus demeden Şairlerin nidası idi şiir Kim böylesine güzel anlatabilir ki? Aşkı Şairlerden başka Kim böylesine güzel bakabilir ki aşka Kim yalnızlığı gökte uçurabilir? Kim dokunmadan düşleyebilir ki? Kim susturabilir martıların çığlıklarını? Kim ölüp ölüp diriltebilir hayatı? Kimin uykularını geceleri bir ses böler? Kimin yüreği çakıl taşı gibi ısınır? Ve kim güneşi içebilir toprak çanaklarda? Çok uzaklara gitmeden Nesimi demeden Pir Sultan demeden Şairlerin nidası idi şiir... 08.10.2012/İZMİT Mehmet Fikret ÜNALAN |