GitmeBaştan aşağı diken olsa dalın, batmaz bana, Gülüne hasret ettiğin gönlü, dikene etme. Arkanı döndüğün vakit, yürek bulanır kana, Gülümü de dikenimi de benden alıp gitme. Gam etmem, bırak ufkum kara bulutlarla dolsun, Yeter ki ufuklarını bu deryaya dar etme. Ama sen deryayı damlaya muhtaç ediyorsun, Ne olur yüz çevirip, ufka yelken açıp gitme. Gündüz güneşe anlattım seni, gece mehtaba, Şahittir bütün tabiat bu divane halime. Kıyma, ömür denen çölde gördüğüm tek seraba, Eğip başını, güneşi, ayı karartıp gitme. Zirvelerine tırmandım da en yüce dağların, Bulutlara çizdim güzel yüzünü, ellerimle. Nefes almak için hâlâ tek sebepken varlığın, Devirip dağları, bulutları ağlatıp gitme. Bembeyaz bir gül yaprağı ve bir parça beyaz bez, Biri ruhuma sarılmış diğeri bedenime. Toprağına ayak basmazsan, bahçemde gül bitmez, Güllerimi kefen, bahçemi mezar edip gitme. Ah seyir hazzını çileye döndüren güzellik, Ben, ömürlük çiledarınım, son verme ömrüme. Ölüm elinden gelecekse güzeldir fanilik, Ab-ı hayatı içsem yokluğunda, yine gitme. İki gül dudağının arasında istikbalim, Zulüm de ölüm de ama yalvarırım git deme. Eğer ki diyorsan ’’gidince ne olur ahvalim?’’ Gidişi de dönüşü de güzel sevgili, gitme. Şah-ı Kelam |