Şerefli Ben
Şerefli Ben!
Kim o densiz, kim ölmekten bahseden? Sözleriniz çok ağır efendim, lütfen susun! O itilmiş biz olamayız, bir nedenden dünyadan göçen. Şerefli varlıklarız biz, yarattığı onun. Ama bekle! Ya yaşlılığım! Dirhem dirhem soyulan narin etim, Günden güne sönüyor gözümün feri. Hep bir yanımdan akıyor övgüye doyamadığım gençliğim. Evet, öyleyiz değil mi efendim? Ne bir melek, ne de bir peri. Günü gelince kurtlar tarafından kemirilen, İşe yaramaz, tiksinç, güzelliği artık dakika dakika soyulan bir beden Gömerek ret ettiği insanlığın, Ruhsuz, kokuşmuş bir et parçası ışıldatmadığı güneşin ve ayın. Yaşıyor muyum peki şu an? Bu da ne böyle? Bir tiksinçlik, bir koku var şimdi bende. Koklama sağımı solumu geri dur, Bu leş hiçte değil bedenimde. Bir kalleşlik hali, Bir kibirlilik, Bir gaflet, kokusu leşten hallice! Ölü daha iyi yaşayandan arınmış ise bu hislerinden kupkuru halinde bile. Eğer dediğim müşkülpesent hal üzerimizde ise, Kavgacı, düzenbaz, içten pazarlılık, Bir kene kemirse de bitirse sene boyunca, Hak değil mi? Böylesine ölüm o tiksinç vücuda Eğer dersem, bir sözüm var hiç tutamadığım aklımın köşesinde, Küflenmiş bile olsa geçen onca sene içinde, Ve yem olsam bir balığın karnında, göçsem ahirete uyuşuk mide sıvıları ile Daha şanslıyımdır, yaşayandan. Düşsem tesadüfen bir kavganın ortasına, Hiç payım yok iken, insan denen sahte yaratıcının oluşturduğu belaya, Bulaşıversem bir ucundan, Hani parçalansam birkaç darbe ilen, sadece hırpalanmaktan doğan öfke ile hareket etsem, Ölsem hiç yere, Yine de daha destansı bir göç olmaz mı bu, sinsi düşler ile gömülmekten? Ah sinsi ruhum; nerede şeref? İnsan deyip boylu boyunca Dik başınla mağrur yürüyüp, ölümsüzce hareket ederken Küçük bakışlar atan sen değil miydin doğaya? Ah neredesin, şerefli ben? Hüseyin Ütün |