Eylül'den kırıntılarŞiirin hikayesini görmek için tıklayın suya hasret dudaklarım,
kurumuş yapraklar gibi...
Eylül’den kırıntılar
son çağrı bu, son hevesler gibi tut, nabzımı bak! nasıl da çarpıyor su serpiyor dalgalar, yüzümün kızaran yanına sesim karışıyor çakıl taşların arasından yankılanıyor çırılçıplak kayalarda aklım sende fikrim firarda Eylül’den armağan, güneşli bir gün yarınıma ırmaklar giderecek ilelebet, sana olan susuzluğumu deniz, nasıl mavi nasıl da telaşlı alt tarafı verecek olduğum bir buse gel! gözlerim kalmasın yollarda uzanayım sereserpe Mezopotamya’nın koynunda sular durulsun Dicle’nin kıyısında kızıla bürünsün gök, yıldızların ellerinde gece tutuşsun tenimizde martılar uçuşsun özgürce, karışsın rüzgarın nefesi nefesimize 17eylül/Trabzon |