Dikme Başını Yükseklere, Eğilmeyi de Bil…ayrılığın hüznü düşmüş üzerine bir bir sarartıp yapraklarını rüzgarlarla, savurmuşsun toprağa bulutlar izlerken ağlamış bu vedaya sevabından ve günahından arındırmışsın bedenin çırılçıplak yeni sevgiliyi bekler şimdi… eli kulağında, çaldı çalacak kapını biraz bekle, geleceği yol uzun dağların zirvesinden toplayacak sevdasını yamaçlarından süzülerek çıplak bedenine giydirecek gelinliğini tipi, boran olup bitirecek hasreti güneş kıskanacak sizi ejderha olacak ateş kusacak ağzından bir ayrılığın daha yaşayacaksın hüznünü kırılan dallarına için cayır cayır yanacak elin-kolun bağlı, çaresizce bakacaksın ardından… tam yine yalnız kaldım diyecekken rengarenk tomurcuklar açacak kalan dallarında yeni bir sevgili kapında açacaksın sonuna kadar kollarını gözlerin kamaşacak şerbetiyle sarhoş olacaksın güzelliğine sen sevdikçe onu tomurcuklar çiçek açacak yine yeşerecek yaprakların gündüz, bulutlar ve güneş gece, ay ve yıldızlar şahit olacak iki canın tek bedende buluşmasına… ağırlaşacak dalların taşıyamaz olacak aşkın meyvelerini yerçekimi düşman sevdanıza tutunmak istedikçe çığlıklarla sökülecek ciğerlerinden evladını kaybeden bir ana yüreğinde gözlerin ıslak, bakacaksın ardından… dört sevgilin var senin vuslatı damarlarına nakşeden zamanı gelince acımasızca terk eden beşinci sevgilinin farkında değilsin vuslatı, terk edilişi beraber yaşayan her ayrılıkta ayakta kalmana sebep olup köklerini sağlamlaştıran, seni hiç bırakmayan ah! bir farkına varsan? dört sevgili için gökyüzüne ellerini uzatan onlarsız olamayacağını zanneden uzaklaştıkça yakalamaya çalışan gözün hep yükseklerde dikme başını, dikme biraz eğil, eğil de yere bak bak, orda işte beşinci değil aslında ilk sevgilin, sevdana sadık TOPRAK… ve unutma ki o yoksa eğer diğer sevgilileri nereden bileceksin onsuz sen bir hiçsin… 17.09.2012_______________Seher_Yeli |