sevdanın suskunluğunu ağırdan alır yüreğim
aheste aheste sindirir, sineyi arzında
ellerin ellerime biat
gözlerin gözlerime firari
tebessüm kaçkını her busede dillerin lal
çok şeyler borçlu bana
çok şeyler borçlu bakışındaki şualar
çatılı kaşlarındaki hilal...


donkişotun mızrağında çakılı tam teslimiyettir
sabırda sebat
bir nefeslik dinlence bin gam öğütür
fırıldak döngülü değirmene inat


seyrinde seyirtir
ömrümden sızan pervasız bekleyişler
küre-i arzımdan fezana kimvurduya giderken zaman
bir muzaffer edası avuntu(n) olsun
gezegeninde gezindiğim zühal...


Eyüb’e inat çatlayan sabır taşı
sınavdan çakan Ninova yüzüstü
deryada pusulasız dört yanı kıblegâh
abdestidir yunus içinde Yunus’un
seccadesiz secdede
sabır dokulu iliğe işlenen zülal…


menziller ırak, yolculuk yakın
yansıyan ayın düştüğü kuyuda
siluetini gören aslanın bekleyişi değil
aslanın düşmesini bekleyen tilki gibi
beklenmekteyim


halbuki yangını ol istedim
kokunun sindiği her yeri yakan
yargısız zan ile katletmeden hunharca
işve, naz, cilve, hal
yaşansın istedim ne varsa sana dair
buğusundan kalp çizdiğim
sönük sinemde soluduğum delal.


Şükrü AKTAŞ