"günlerini düşler krallığında geçirmeyenler, günlerin kölesi olur." halil cibran
İsmail Gezer
İsmail Gezer

hiç kimse bilmeyecek

Yorum

hiç kimse bilmeyecek

( 9 kişi )

4

Yorum

7

Beğeni

5,0

Puan

961

Okunma

hiç kimse bilmeyecek



cüzzamlı bir çocuk gibi ölmeyeceğim ben
yüreği liğme liğmeydi onun
perde arkasındaki kahkahaları duydukça
o gün o avluda öldü
her kahkahada bir parçası döküldü
küçüldü
kimse yanaşmadı cüzzamlı diye

ama ben
cüzzamlı bir çocuk gibi ölmeyeceğim
Hz. Süleyman gibi öleceğim ben
asaya tutunup öylece
ne rüzgar bilecek
ne insan
ne cin
öylece duracak orada
işte orada diyecekler
yaşıyor
sonra bir kurt kemirecek asayı
kemirecek
kurt ısralı
öldürecek Süleyman’ı
ve asa artık dayanamayacak
ölmüş Süleyman hepsinin gözünde ölecek

işte ben
Hz.Sülayman gibi öleceğim
ne rüzgar bilecek
ne insan






Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (9)

5.0

100% (9)

Hiç kimse bilmeyecek Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Hiç kimse bilmeyecek şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
hiç kimse bilmeyecek şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
hayal bahçesi
hayal bahçesi, @hayalbahcesi
25.1.2015 16:04:55
5 puan verdi
aynen...
mayis_ceylan
mayis_ceylan, @mayis-ceylan
5.8.2012 14:05:35
5 puan verdi
Bu güzel dizeleriniz için tebrik ederim kaleminiz daim olsun...
Dosteli_
Dosteli_, @dosteli
4.8.2012 18:18:16
Ufak tefek yazım ve söyleyiş hataları da olmasaydı tema müthişti.

işte ben
Hz.Süleyman gibi ÖLECEĞİM
ne rüzgar bilecek
ne insan

gülkurusu
gülkurusu, @gulkurusu
4.8.2012 18:15:56
5 puan verdi
sayende çok ilginç bilgiler öğrendim ...

şiir de güzeldi




Tarih, yaklaşık olarak İ.Ö. 970-931 yılları arasında yaşadığı düşünülen Hz. Davud'un oğlu Hz. Süleyman'ın kurduğu muhteşem krallığa şahitlik eder. Öyle ki Hz. Süleyman, babasından sınırları Mısır'dan Fırat'a kadar uzanan bir krallık devralmış ve kısa sürede hakimiyetini güçlendirmişti. Ve kendi yaşadığı dönemde öylesine büyük bir hakimiyet kurmuştu ki, Allah'a olan imanının ve üstün aklının kendisine kazandırdığı bu ihtişam, yüzyıllar sonra bile insanların hayranligini ve dikkatini üzerine çekmeye devam etmektedir.Hz. Süleyman'ın hayati, Allah'a gönülden iman eden bir müslümanın aklının ne kadar fazla, ufkunun ne kadar geniş olduğunu bütün insanlığa gösteren çok çarpıcı bir delildir. Hz. Süleyman (a.s.) cinlerden ve insanlardan oluşan ordusu ile kurduğu hakimiyeti, muhteşem bir saraydan yönetiyordu. Ve bu saray döneminin en ileri tekniği kullanılarak üstün bir estetik anlayışı ile inşa edilmişti. Sarayında göz alıcı sanat eserleri ve görenleri hayran bırakıp etkileyen değerli eşyalar, benzersiz bir estetik anlayışı ile yerleştirilmişti. Elbette Hz. Süleyman'ın bu mekâni, görenlerde büyük hayranlık uyandırıyordu.

1) Kuşlardan İstifade Etmek

Kur'an-ı Kerim, 'Süleyman, Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi...' (Neml, 27/16) buyurarak, Hz. Süleyman'a (as) verilen bir mucizeden bahsetmekte ve bu vesileyle bizlere, kendi dar dünyamızın dışında yeni açılım ufukları göstermektedir.

Bu ayet-i kerimeden ilk anladığımız şey bir mucize olarak Hz. Süleyman'a kuşların dilinin öğretildiği gerçeğidir. Kur'an, bu hakikati ifade ettiği dönemde kuşların kendilerine göre konuşup anlaştıkları bir dilleri ve anlaşma yollarının olduğu bilinmiyordu. İnsan dışındaki canlıların konuşmadıkları zannedildiği için de eski mantıkçılar, insanı 'insan, hayvan-ı nâtıktır (konuşan hayvandır)' şeklinde tarif ediyor ve konuşmayı, onu diğer canlılardan ayıran temel vasıf olarak görüyorlardı. Onları kendi anlayışları içinde bırakalım, meseleyi çok iyi anlayan 'Mantıku't-tayr' isimli eserin yazarı Feridüddin Attâr, Lafonten'den asırlarca önce kuşları konuşturuyor ve hayvanların dili konusunda bize bir kapı aralıyordu.

Ayet-i kerimedeki 'kuş dili' ifadesinden kuşların kendilerine göre bir dillerinin olduğu ve hemcinsleriyle bu yolla konuştukları anlaşılabilirse de burada esas vurgulanmak istenen şey bunun daha ötesinde bir şeydir. O da, beşerin kuşların dillerini öğrenebileceği ve çeşitli aletlerden de istifade ederek kuşların yaşayışlarına vâkıf olup onlar vasıtasıyla pek çok şey başarabilecekleridir.

2) Metafizik Varlıklardan İstifade Etmek

Bu konuya temas sadedinde Kur'an, 'Şeytanlar arasından da, onun (Hz. Süleyman) için dalgıçlık yapan (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı.' (Enbiya, 21/82) ayetiyle, şeytanlar arasından Hz. Süleyman'a hizmet edenlerin bulunduğu bildirilmektedir ki, bundan insanların cin, şeytan ve ruhanîler gibi fizik ötesi varlıklarla muhabere yapabilecekleri ve onlarla, değişik yollarla diyalog kuracakları ve anlaşma tesis edilebileceklerini anlamak mümkündür. Günümüzde bu varlıklarla irtibat kurmak ve onlardan değişik sahalarda istifade etmek adına pek çok çalışmalar yapılmaktadır.

Aynı zamanda bu ayet-i kerimede, kendisine hem peygamberlik, hem de saltanat lutfedilen bir nebinin durumu arz edilerek, manevi yönü itibariyle dört başı mamur olduğu gibi, maddi yönüyle de muasırları üzerinde hükümran olan üstün bir toplumun durumu anlatılmakta ve böyle bir durumu ihraz edebilmek için takip edilmesi gereken yol gösterilmektedir. Aslında bununla, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için sadece teknik sahadaki gelişmeler yeterli olmadığı, olamayacağı ve maddenin sınırlılığı içinde halledilemeyen daha pek çok mesele bulunduğu/bulunacağı hatırlatılmaktadır. Bu meselelerin çözümü ise ancak metafizik varlıklardan istifade etmekle mümkün olacaktır. İhtimal gelecekte, devletlerarası bir kısım muhaberelerde cinlerden istifade etme de gündeme gelebilir. Hz. Süleyman'ın (as), hiçbir alet ve edevâta ihtiyaç hissetmeden şeytanlardan bazılarını değişik işlerde kullanması, bu sahada beşerin ulaşabileceği işte bu son sınırı göstermektedir.

3) Eşyanın Suretinin veya Kendisinin Nakli

Cenab-ı Hak, Hz. Süleyman'ın mucizelerinde eşyanın naklini ifade eden bir başka ayet-i kerimede de şöyle buyurur: 'Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan bir zat (Hz. Süleyman'a): 'Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm' dedi.' (Neml, 27/40)

Bu ayette, Hz. Süleyman'ın kendisinin bir mucizesi veya yine O'nun bir mucizesi olarak İbni Mesud'a göre Hızır'ın, İbni Abbas'a göre ise Hz. Süleyman'ın veziri Asaf bin Berhıya'nın kerameti olarak Sebe melikesi Belkıs'ın tahtını göz açıp kapama gibi çok kısa bir zaman dilimi içinde ta Sebe'den Hz. Süleyman'ın getirmesi anlatılmaktadır. İşte bu ayet -burada anlattığı gerçek mahfuz- gelecekte eşyanın sûretinin veya kendisinin nakledilebileceği mevzuunda bir kısım ipuçları vermekte ve insanları bu mevzuda düşünüp araştırmaya sevk etmektedir. Eşyânın ayniyle ve suretiyle nakledilmesinin yanında, suretleri sadece iki buuduyla nakleden televizyonların, halihazırdaki durumları itibariyle çok geri sayıldıklarını söyleyebiliriz. Gelecekte belki daha çok buudlarda suret nakleden aletler icat edilecektir. Hatta bu ayet-i kerimeden teknik ve teknolojinin -günümüzdeki seviyesi itibariyle imkansız gibi görülse de- bir alıcı cihaz bulunmadan nakil meselesinin gerçekleştirilebileceği üzerinde de durulabilir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.