VAHDET-İ VÜCUD
VAHDET-İ VÜCUD
Senden ayrı yaşayamaz hiçbir can Ayrı düşerse yok olur,yok olan olur ziyan Mümkün mü?, ben’den ayarılsın,elim,gözüm,ne işe yarar bir düşün vücudun her zerresi vücuda ait ayrılmaz! Göz tek başına,dil tek başına bilir mi ne yapacak? Vücut bütün dür parçalara ayrılmaz Bilmeyen zanda yaşar,zanneden aldanır,yanar Teslim olanın, yaşamı cennet Kocaman bir bilinç alem, Bilinçle çalışır beyin,mana gözü gerçeği görür Her birim görevini yapmakta,alemler bütün! Hizmet etmektesin bütün’e…,bilerek hizmetle huzurdasın Unutman gerekeni unutur,gerekeni hatırlatıp, yaşatır Eskiyenler,hastalar dökülür,atık malzeme,yerine gelir binlercesi! Ayrılman mümkün değil,ayrılan ziyan olur Bir hücrenin bütünü görmesi,mümkün değil,gözler yakını görür, Hangi pencere açılmış ise oradan bakarsın şaşkınca, Fazlası akıllara ziyan! EMİNNUR ACAR |
sayın arkadaşım.bu şiir yorumlana mıyacak kadar ağır bir şiir.yorumda hata yapmak istemiyorum.onun için araştırmalarımdan edindiğim bilgilerimi aktarmak istiyorum.selamlarımla.
Vahdet-i Vücud, tasavvuf düşüncesinde, yaratanla yaradılanın tek kaynaktan geldiğini ve "bir" olduğunu savunan görüştür
Künt'ü, Kenz inancı Gizli bir Hazine idim bilinmeyi istedim yani dünyadaki bütün varlıkların ve tüm evrenin Tanrı'nın yansımaları olduğu anlamını taşır, İnsanların Allah'tan gelip yine Allah'a dönüşleridirdönüşleridir. Nefsini terbiye eden insan oğlu Şeriat, Tarikât, Marifet, ve Hakikât kapılarından geçer ve en sonunda Hak ile Hak olur. Hallac-ı Mansur ve Seyyid Nesimi'nin kendilerini ölüme götüren "En-el Hak" sözü, bu inancın yansımasıdır.Dönemlerinde, bu Evliyalar, dinden çıkmakla sapkınlıkla ve şirkle suçlanmış ve anlaşılamamışlardır. Hallac-ı Mansur, ölüm anında şu sözleri söylemiş ve Allah'tan katillerini bağışlamasını dilemiştir: Ya Rabbi canımı alan bu kullarını bağışla; çünkü onlar senin bana gösterdiğin sırlarından haberdar değiller, senin bana gösterdikerini onlar göremezler bilemezler. Bu inancın en büyük temsilcileri Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Niyâzî-i Mısrî gibi büyük İslam düşünürleridirLâ mevcude illa hu” (Ondan başka mevcut yoktur.) diyerek varlığın ancak Allah’a mahsus olduğunu esas alan ve mahlukatın varlığını kabul etmeyen bir tasavvuf ekolüdür. Ekolun kurucusu Muhyiddin-i Arabî hazretleridir. Sadeddin Konvevî hazretlerinin dışında bu yola giren büyük zatlara rastlanmaz
İşte vahdet-i vücut meşrebindeki bir velî, “istiğrak” dediğimiz mânevî sarhoşluk hâline girdiğinde varlığı sadece vacip varlığa hasreder, mümkinin varlığını inkâr eder. “Lâ mevcude illâ hu” yâni “Ondan başka varlık yoktur.” der.
Vahdetü’l vücut için, Mesnevî-i Nuriyye’de “Tevhidde istiğraktır ve nazara sığmayan bir tevhid-i zevkîdir.” buyrularak bu meşrebin akıl ile izah edilemeyeceğine dikkat çekilir.
Bu sözün cezbe hâlinde, mânevî sarhoşluk hâlinde söylendiği açıktır. Zira, Ondan başka varlık olmasa, bu sözün de söylenememesi gerekirdi. Ama, bu sözü söyleyen zât o anda bunu da düşünecek halde değildir