Eski Bir Çay Hikayesi
Dökülür bazen alnına saçları Leyla’nın.
Sulara tarifsiz akşamlar iner. Mecnun’u vakitsiz bir telaş alır. Damak buran hâller bardağa siner. Adına çay denir bu heyecanın… Köprüler, Bildiğin eski köprüler. Boz bulanık akar suları yurdun. Türk’ün hayalinde altın türküler, Gün gelir açılır bahtı Kerkük’ün. Buz tutar hayaller kış geceleri, Çağırır gülmisal Kızılelmaya. Ülkü nazlı gelin, Duvağı beyaz. Sonsuzluk tütüyor aşk heceleri. İmeceye gelmez, Yürek bütündür. Çayımın buğusu Semerkant’ta naz. Buhara yıllar var gönülde niyaz. Titreşir yıldızlar nihaventte saz. Buğulanır gözler, Gönüller alev. Türk’ün dünyasına kalleşlik sığmaz. Azerbaycan candan ötedeki can. Elçibey muhterem ne söylense az. Turnalar gün gelir sefere çıkar. İpek kanatlarda ülkü türküsü. Gönül ne fırtına dinler ne bora ne kar. Ülküdür Türklüğün eskimez süsü… Ankara, 01.08.2012 İ.K |