)(-)(-)(-KOŞMA-AĞIT-)(-)(-)(
KOŞMA
d)-Ağıt Başta ölüm olmak üzere, yaşanılan acı olaylar sonrasında (hastalık, hasretlik, esaret, deprem, sel, yangın,kaza vb. felaketler) le ilgili duygu ve düşünceleri dile getiren ürünlerdir. Ağıtlar, insanların bir arada yaşamaya başladığı ilk dönemlerden İtibaren var olan sözlü ürünlerdir ve insanlığın ortak özelliklerindendir. Ağıtlarhalk şiiri türünde olup kafiye ve mısra düzeni koşma ve destanlara benzer. Düzenli ve düzensiz söz ve ezgilerle ifade edilir. Ağıt’a İslamiyet öncesi Türk Edebiyatında “sagu”, Divan Edebiyatında “mersiye” denilmektedir. Türk kültüründe oldukça köklü bir maziye sahip olan ağıt ve ağıt söyleme veya ağıtçılık geleneği, çeşitli Türk boyları tarafından günümüze kadar yaşatılan ortak en eski geleneklerden birisidir. Orhun Âbideleri’nde "Sıgıt" ve "Sıgıtçı" olarak gördüğümüz ağıt ve ağıt söyleme geleneği, Türk boylarındaki dil ve gelenek farklılaşması ile geniş bir coğrafyaya dağılma sebebiyle çeşitli kelimelerle adlandırılmıştır. Bazı Türk boylarında, bugün, ağıt ve ağıt söyleme geleneğiyle ilgili şu kelimelere rastlamaktayız. Doğu Türkistan’ da yaşayan Uygurlar ağıt türü şiirlere "Mersiye koşukları", Kuzey Kafkasya’ da yaşayan Kıpçak lehçesiyle konuşan Karaçay - Malkar Türkleri; "Küv", Kerkük Türkleri; "Sazlamağ", Kırım Tatarları; "Taqmaq" adını vermektedirler. Ağıt : Almanca’da karşılığı "totenlage", Fransızca’da "élégie", Rusça’da "plaç, priçitaniya", İngilizce’de "lament" olarak adlandırılır. ÖRNEKLEMELER: Kurtuluş Savaşı’nda şehit olan Bayat’tan Ali Osman’a Kardeşi Şerife Aydın’ın yaktı. “Şafak söktü tan yerleri atıyor, Tren gelmiş acı acı ötüyor, Kardeşim şehit olmuş yerde yatıyor, Ak elleri kızıl kana batıyor Çananakkale’de şehit düşen bir yiğide kız kardeşi tarafından yazılmış bir ağıt “Ağılıdır Çanakkale goyağı, Babamoğlu dizlerimin dayağı, İrengide bana benzer bayağı, Gurbanlar olurum babamoğluna” Bu da Yemen’e giden bir yiğidin ardından yakılmış ağıt “Mızıka çalındı düğün mü sandın Al (beyaz) yeşil bayrağı gelin mi sandın Yemene gideni gelir mi sandın Tez gel ağam tez gel dayanamirem (Dön gel ağam dön gel dayanamiram) Uyku gaflet basmış uyanamirem Ağam öldüğüne (ey ey ey) inanamirem””” Bu kadar örnek yeter sanırım.Ancak verilen örnekler yanlış anlaşılmasın.ağıt sadece savaşlarla illi değildir.Toplumdaki her türlü olay AĞIT olarak ta yazılabilmektedir.Hatta 1980’li yıllarda kaybolan halk “destan”larını da bu katagoride ağıt içerisinde değerlendirmek lazım. Birkaç kişiyi öldüren birine,elim bir trafik kazasına, depramlare,doğal afetlere yazılan ağıtlar “DESTANCI”lar tarafından tekstir makinesin de çoğaltılır,Otobüs garajları Pazar yerleri,meydan ve çarşılarda ellerinde hem okur hem satarlardı.Bazıları megofon bile kullanırdı.Benim yakınen tanıdığım birkaç radyo programı yaptığım SON DESTANCI var. İşte Lüzumsuz’dan bir ağıt. FİLİSTİN Bombalar yağıyor gece saat üç Filistin ağlıyor Filistin yanan Bu yapılanları anlamak çok güç Uyan ey insanlık uyuma uyan Binalar yıkılmış her yer toz duman Peş peşe bombalar vermiyor aman Ey Yahudi sende yok mu din iman Yok ki Filistin’in sesini duyan Bir çocuk ağlıyor anne diyerek Kol bacak her yerde dayanmaz yürek Kucaklıyor biri yerden alarak İnsanlık suçu bu gör ayan beyan Amerika göz yumuyor zalime İnsan olan razı olmaz zulüme Bin bir küfür geliyorken dilime İnsan değil bunlar zehirli yılan Çocuk kadın demez kana doymuyor Kendinden başkasın insan saymıyor Dünya ayaklansa boyun eğmiyor Bildiği tek şey var talan ve yalan Ne ilaç veriyor ne bir yudum su Dünya konuşmuyor yok ki korkusu Filistin’den çıkan duyun bu sesi Bu yapılanlardan yok ki ders alan Lüzumsuz, Mevlâ’da görüyor elbet Bu durum böyle sürmez el-ebet İnsan olanlarda olur merhamet Allah’tır elbette her şeyi bilen Sadık Dağdeviren (Aşık Lüzumsuz) |
harika bir eser okudum.Kutluyorum saygılar
sunuyorum..