Yar Dediğin
Gönül seni neyle teskin eyleyim,
Gitti yâr dediğin el oldu çoktan. Hiç haber yok sorma nerden bileyim, Geçti günler, aylar; yıl oldu çoktan… Arasan ne çare, bulsan ne çare, O artık ellerin olmuş bir kere… Yeter gözyaşını, dökme boş yere, Birikti onca yıl, göl oldu çoktan. Bırak geçsin varsın, zaman yel gibi Savrulsun anılar, ince kül gibi, Ne şakırsın hala, sen bülbül gibi Kurudu gülistan, çöl oldu çoktan. Dövünsen dönülmez maziye geri, Tek yönlü kapıdan girdik içeri. Kalan ömrümü de harcama bari, Tükendi gençliğim, pul oldu çoktan. Ne gelip kapını bir kere çaldı, Ne sordu derdini halini bildi. Yandı yıllar yılı yürek mi kaldı, Hicran ateşiyle, kül oldu çoktan. Yıllardır gezerim bitmedi gurbet, Kime dert yandıysam, dedi ki sabret, Payımıza düşen hicranmış kısmet, Yaban eller bize, yol oldu çoktan. Aklıma düştükçe o kara gözler, Depreşir içimde bir yara sızlar. Unutuldu gitti verilen sözler, Havaya karışıp yel oldu çoktan… Kocadağ’ım yağar saçına karlar, Gam çöker bağrına bastıkça efkâr. Neylesen boşuna geçti o bahar, Ayrılık başına hal oldu çoktan. 27 Mayıs 1991-Pazartesi / Konya |