-ALIŞTIM ARTIK YOKLUĞUNA-
Alıştım artık yokluğuna,
Gece karanlığına, Soğuk odalara... Sensizlik ölüm gibi sinmişken Varlığımın her bir katresine, Titrek mum ışıkları yanar Issız ıssız başucumda... Yaşanılası bir hayat, Yaşanılması zor bir şehir Senden kalan en geriye... Düşsel avuntularımın ikindi dualarındadır gülüşünün gamzeleri. Bakışın, Gece karanlığında aydınlanan Bir sokak lambasının can çekişen Sessiz çığlıklarında gizlidir. Bazen; Unutulması hatırlanmasından daha kolay olan Serseri bir mayın patlamasından İbarettir sadece dokunuşların... Bazen de; Bembeyaz bir tüyün Bir prenses soysuzluğundaki Sert vuruşlarından ibaret... Dokunulası bir ten, Dokunulması haram bir beden Senden kalan en geriye... Bir yıldızın kaymasındaysa ölümün kanıtı Düşsün üzerime en büyük yıldız Bütün ihtişamıyla. Ölüm; Soğuk bir nefes, Sensizlik ise; Nefessiz bir soğukluk... Ben ölümle baş edebilir, Ama sensizlikle yaşayamam bile.. Düşünülesi bir ölüm, Düşünülmesi kader olan bir zulüm Senden kalan en geriye... Taze bir mezarın başucunda, Kara yazmasıyla /bed/dua eden gözü yaşlı bir Sokak kadınının duası kadar temiz Sensizliğe savurduğum küfürümsü söylemler Ve Tutulması Allah’ı inkar etmek kadar zor olan Uygulanabilir sözler kadar gerçekçi... Ya da; Bir peygamberin davası kadar yüce Ve bir kitabın yazabileceği kadar ulu... Küfür edilebilesi bir yücelik Küfür edilebilmesi farz olan bir sensizlik Senden kalan en geriye... Alıştım artık yokluğuna, Gece karanlığına, Soğuk odalara... Alıştım... |