Pembe kırmızı mavi kahve.bahsi geçmeyen sessiz bir zamanda bin bir tesadüfe denk gelip rastlaştık öylesine didinilmiş bir ömrün sıradan bir oyunuyduk bıçak sırtı keskinliğinde gittik olmadı geri geldik her kesik iz bıraksa da ayaklarında birliğin oysa hep ikilikdik o gitmelere gelmelere tek öylesi günlerin mütemadiyen tekrarıydık baş unutulmuş son ötelenmiş ara sıra aynı sofranın meyve tabağında iki ayrı cins diye bir tasa konduk seninle renklendik ben pembeden düşme kırmızı sen maviden kaçma kahve uymadı gökkuşağımız ne kırıldım parçalara ne de yapıştım yama diye eksikliklere dolu yanında bardakların güneşini aradık sevdanın oysa aldırmadan daima yağan yağmuruna fırtınasına fıtratımızın hep ikilendik şimdi bir uvuç şukran dilimde yad ediyorum zamanını ne yaşamdan düşsün ne de savrulduğum rüzgarım sıcacık her yeni güne doğan güneş her geceye dolunay bildiğim denizde kocaman yolcu gemisi ve her gemi zamanı gelince demir alırmış limandan... |
ölüme çare bulunmamışken