ÇADIR KUŞAĞI
İstersem gülümserim,
kolay ne var bundan. Ama karanlığı kalacak gözlerimde mezar çiçeklerinin, bir yaşlı selvinin karanlığı kalacak, alt üst olmuş yurdumun köylerinde, acı sessizlikle kuşatılmış yurdumun köylerinde, yıkıntılar arasında güçbelâ ayakta duran bir yaşlı selvinin. Hangi halkı parçalamıştır tarih, parçaladığı kadar benim halkımı? Halkım benim oldu toprağımdan, saçıldı dört bir yana halkım benim. Daldı yurdum uykuya iççekişleri arasında ufkun. Bense burdayım, gözlerim kapkara, zifir gibi, çadırların karanlığını taşır gözlerim. Çocuk dudakları değil bu dudaklar artık, analarını çağıran dudaklar değil, döndüler kuru bir ekmeğe, çağırmazlar hiç kimseyi. Siz orda barıştan dem vurun hâlâ, ben burda durayım köksüz. Ben burda boşluğa asılmış bir tavan. Çadırlarda büyüyen bir kuşağım ben, ben, çadırlarda çoğalan. Bir daha kulak verin, bir daha dinleyin beni: Büyüyen ve çoğalan bir kuşağım ben kara çadırlarda. Kalsın sizin ekmeğiniz sofranızda. Uyuyayım ben burda aç ve susuz. Ama tarih dört açsın gözünü bizim çadır kuşağına. |