AŞKIN YAZGISINI AŞA YAZA GÖÇTÜ BABAM
aşkın yazgısını aşa yaza göçtü babam
kona göçe içi-dışı bir saça-döke varını yoğunu, şarkılar söyleyerek durmagit sabahtan akşama doruğun enginliklerine ine çıka göçtü babam bu uyuşuk unutkan varlık orada dönüştü bakışıyla mümtaz biri oldu bu yaşamda; şu delikanlı (ki her daim ürkektir tavırları) kanatları altındaysa canlanıp coşardı tam da kara toprakla kucaklaşırken kavuştu özbenliğine, onun nisan dokunuşu bıraktı uyuyanları yazgılarıyla başbaşa kalmaya çabaladı düş dünyasındakileri öz kökleriyle birleşmeye ve biri gözyaşlarına boğulsa, derdi ne olursa babamın parmakları dinginliği sunardı ona: çıt çıkarmaktan korkardı ses bile boşu boşuna çünkü dağların büyümesini seziyordu babam. çoğaltarak denize açılan dereleri sevincin acılarını kana süze göçtü babam; övgüler düzerek bir alnaca, ay derlerdi adına şarkılar söyleyerek tutkunun doğuşuna sevinç türküsüydü onun ve sevinç öylesine içten yüreğinin yıldızı yolunun aydınlatırdı onun ve içten öylesine şimdi,ve şimdi öylesine keyifli başarısızlığa yazgılı bilekleri sevindirirdi şahane bir yazortası ne denli şahaneyse güneşin havsalamasının alamayacağı ölçüde, öylesine apaçık (zirvesinde tac’olurdu öylesine kocaman) dikilirdi düşü babamın onun eti etti kanı kandı onun: hiçbir aç’ı;bir lokma ekmeğine muhtaç komazdı hiçbir kötürüm bir mil bile sürünmezdi bayırda,onun gülüşünü görmek için yalnızca küçümseyerek keşke ile işte böyle’nin şatafatını duyguların yazgısını süze duya göçtü babam; kızdı mıydı haklıydı yağmurlar kadar merhameti engindi dolu başaklar kadar yaşamın eylülleşen kolları dağıtır serveti kılı kırk yararak dosta düşmana kıyaslayın o akılsızına akıllısına hesapsız kitapsız sunmuştu bunu da gururla ve (ekimleşen alev ile çağrılmış) dünyadaki çukuru gitgide derinleşirken, ölümsüz işler yapmak için alabildiğine çıplaktı omuzları ilerledi karanlığa karşı üzüncü gerçekti yediği nimet kadar: hiçbir yalancı yüzüne bakamazdı; her dostu düşman olsaydı bile güler geçerdi ve apak bir dünya kurardı. bizi kendimize sala yaza göçtü babam, şarkılar söyleyerek dalından düşen her taze yaprak aşkına (ve her çocuk anlardı ki bahar oynar gelirdi işitilince babamın söylediği şarkılar) kim ki paylaşmak nedir bilmez varsın insanlık harcasın, varsın kan ve et, pislik ve çamurdan olsun, düzenbaz düzen kurar, gözüdoymazlık miras kalır, özgürlük bir afyondur alınır satılır emanete ihanet eden ve zalim olanın, korkmalı yüreği, kuşku duymalı aklı, ayırt etmeli doğruyu eğriden, benliğin doruğuna ermek için parlak olan her şey donuktu sınadık biz, acı olanların tümü dip-temel tatlı, kurtlu kekre ve dilsiz ölümcül hepsi mirasımız, tümü terekemiz ve hiçbir şey o denli az değil gerçek kadar -derim aslında nefretti insanlara can veren- bundandır babamın kendi ruhunu yaşaması tepeden tırnağa aşk ve herkesten de yoğun |