Yine Dağdır Dağ
I
Fırlatmıştım kalbimi uzağa, en uzağa denk gelir de rastlar diye bir yıldıza; yanılıp susturdum ağrımın çağrısını çağrımın köhnemiş ağrısını ve “aldırma! ” dedim oğlum, yine dağ’dır dağ… Yine dağ’dır dağ! Konup göçen kurdun kuşun rağmına ayazda da, güneşte de yine dağ... Yazılırken ayrılık şehrin küskün ağaçlarına; yazılırken kederlerin pasına, bazen şarap tadına, aşkların büyülü şarkısına, ihanetin hiç dinmeyen yasına ve bir ömür bakılırken üç saniyede çekilen fotoğraflara, “aldırma! ” dedim, yumruğum vurup omzuma: Yine dağ’dır dağ, ezberinde kaç mavzerin masalı, kaç kurşunun, kaç çığlığın hüsranı? Yine dağ… Yeter ki düşürme yüzünü kahrın inzivasına; bak, bir yüzü kararırken dünyanın, şafak söküyor öbür yanında... Dağsın, dağ! Bırak acemi kuşlar konsun sınanmış heybetine; aşağıda iklimlere yenik ovalar, yanmış ve yanılmış hayatlar… Burada yatıyorsun, burada… Vakur, kırgın ve dağ! II Yazılırken ayrılık şehrin küskün ağaçlarına; burada yatıyorum, bir aşkla öldüm, bir aşka öldüm, aşktım ben, öldüm! Dağa ve aşka gömüldüm... Lakin ölü dağlara kim yanar? Burada yatıyorum, burada… Uzaklarda beni evli bir kadın anar; O kadın, mağlup ve zamana mahçup; dağa bakıyor daha bakıyor akıp geçen yılların şaşkın sarhoşluğunda O beni anar, o anar; efkârı geceyi yarar da sorarım:-Nasıldır evli bir kadını ölü bir dağın sevmesi? “Ey dağ, o da bir şey mi” dedi: “Ne zordur ölü bir dağla rüyada sevişmesi...” Yanılıp susturduğum ağrımın çağrısını, çağrımın köhnemiş ağrısını; Yine dağ mı dağ? IV Yazılırken ayrılık kederlerin pasına, ölü dağlar rüyalarla sevişir sökülürken düşlerin de çadırları neye yarar mezarlıklarda çigan? Sussam artık yıllarca, bin yıllarca, ağrımın köhnemiş çağrısını konuşturmasam sussam, yitsem artık bu aşka koşturmasam! Mezarlıklarda çigan... Mezarlıklarda çigan.. V Yazılırken ayrılık aşkların büyülü şarkısına alnım kar, başım duman, kirpiklerim çiğ, burada yatıyorum, burada! Uzaklardan o kadın gülümsüyor kalbi buruk anılarda... “kal” diyorum yamacında; yenilme-sen, düşürme-sen yüzünü kahrın inzivasına... VI Yazılırken ayrılık ihanetin hiç dinmeyen yasına burada yatıyorum, burada! Ellerime benzeyen eller, gözlerime benzeyen gözler ve aşkıma benzemeyen aşkların arasında… Burada yatıyorum boylu boyunca bakarak naçar bir aşkın büyüyen yarasına... VII Sussam artık yıllarca, bin yıllarca, ağrımın köhnemiş çağrısını konuşturmasam; ölsem, yitsem ben artık bu aşka koşturmasam… Kuraklığım arttıkça sulardan uzaklaşsam; sonra yangınımın alazından kül çalsam, toplayıp o külleri kalbime bin yıllarca ağlasam... Sussam yıllarca, bin yıllarca hasret kalsam uzak, uzun sulara yine, yine yumruğum vurup omzuma “aldırma oğlum! ” desem: “Sermayen âşık değil, aşk olsun...” Ve yeniden kendimi bağışlasam o aşka… Yine dağ, yine dağ! Toplayıp kendimi bağışladım bir aşka... |