Konuşsam Sessizlik Gitsem Ayrılık
Resmin rehindir gurbetimde.
Gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin. Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana. Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına; konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana... Ve akşam, bir kez daha; saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara! “Bir of çeksen karşıki dağlar yıkılır”: Çekmiyorsun! Akarsuları imrendiren yüzün de, sabahçı kahveler de biliyor: Görüşmeyeli yorgunum yıkık kentler kanadı sevinçlerimle. Görüşmeyeli ya sen nasılsın, adım, adresim durur mu defterinde? Şimdi Siirt’te koyun kokulu bir gecedeyim. Beynimde iklimsiz papatyalar ve kuşatılmış bir akşam duruyor penceremde. Sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum. Konuşsam sessizlik/ gitsem ayrılık… Sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne. Al bu çağrıları sulara göm, o uzak sulara, gurbetini rehnetme özlemimde… |