Ebruli
Ben bu eskimiş şehri seninle sevmiştim Ebruli
Porsuk Bulvarı ne güzeldi seninle Orman Fidanlığı seninle yeşil Şahin tepesi seninle mağrur Köprübaşı seninle ışıl ışıl Japon bahçesi seninle cıvıl cıvıl Şirin tepedeki ev ne şirindi seninle Sen gittin diye bu eskimiş şehirden Ebruli Porsuk buz tuttu kahrından Kurudu fidanlıktaki bütün ağaçlar Şahin tepesi yere çaldı kendini kahrından Köprübaşı amansız bir karanlığa gömdü kendini Japon bahçesinde oynamıyor artık sabahları çocuklar Öpüşmüyor artık akşamları aşıklar İçmiyor artık geceleri şarapçılar Sen gittin diye bu eskimiş şehirden Ebruli Marpuç kafeye gitmiyor artık devrimci çocuklar Artık çalmıyor Serdivan’da Şahrut türküleri Dilan’da kimse içmiyor artık Kimse uğramıyor Haller’e Patronları batmak üzere Sen yoksun diye Sen gideli beri bu eskimiş şehirden Ebruli Sarhoşlar hep seni soruyor bana Selpakçı çocuklar çok özlüyor seni Emine senin verdiğin ayakkabıya bakıp ağlıyor Onur senin aldığın kazağa bakıp ağlıyor Boyacılar da çok özlüyor seni Aydın abi her sabah boyadığı sarı çizmelerini düşünüp ağlıyor Sen gideli beri bu eskimiş şehirden Ebruli En çok da Şirintepe’deki şirin ev ağlıyor Ya kimse tutmuyor o evi Ebruli belki gelir diye Ya da sahibi Hacı Emin vermiyor kimseye Özlüyormuş seninle ettiği kavgaları Gelsin diyor yeter ki Gelsin sabahlara kadar içsin Gelsin bangır bangır proleter marşlar dinlesin Bütün duvarlarına şiirler yazsın Bütün camları taktırdım Gelsin bir daha kırsın Taktığın üç aylık kirayı da dert etmiyor Yeter ki dönsün, kalsın diyor on para vermese de senelerce Yoksa diyor şirin ev çökecek kahrından Hediye ettiğin gümüş tabakaya bakıp ağlıyor yokluğuna Hacı teyze de çok özlüyor seni Emin bey diyor ilaç saatlerimi hep şaşırıyor Temizliğe de yardım etmiyor Güvercinlere yem vermeyi hep unutuyor Anneler gününde aldığın fistana bakıp ağlıyor yokluğuna Sen gittin ya bu eskimiş şehirden Tepebaşı Karakolu’nun parmaklıkları çok özlüyor seni Belki inanmayacaksın ama Komiser Halid bile ağlıyor yokluğuna Hayrandım diyor devrimci ruhuna İmrenirdim diyor erkeksi kadınlığına Saygı duyardım diyor mağrur duruşuna Polis olmasaydım eğer diyor Ben de savaşırdım davası için yanında Özlüyorum diyor üç günde bir şirin evi basmayı Polis gününde aldığın kravata bakıp ağlıyor yokluğuna Fakültenin dekanı Akif hoca da ağlıyor yokluğuna Özleyeceğim diyor kavgalarımızı Özleyeceğim diyor boykotlarını Keşke diyor bıraksaydım derslerimden Keşke diyor vermeseydim o diplomayı Avukat olup da ne yapacak diyor Mahpusluk ona en yakışanı Hediye ettiğin kol düğmelerine bakıp ağlıyor yokluğuna Sadece Hukuk Fakültesi değil Bütün Anadolu üniversitesi ağlıyor yokluğuna Ebruli Edebiyat fakültesinden çocuklar şiir dinletisi hazırladılar sana En sevdiğin şiirleri okudular sabaha kadar Nazım’dan, Ahmed Arif’ten, Ömer Hayyam’dan Konservatuardaki çocuklar serenat hazırladılar sana En sevdiğin şarkıları çaldılar sabaha kadar Livaneli’den, Aşık Nesimi’den, Aşık Reyhani’den Eğitim fakültesinden bir kız resmini yapmış Asmış odasının duvarına Ağlıyormuş ara sıra bakıp da yokluğuna En çok ben özlüyorum seni Ebruli İçtiğim şarap sirke gibi Sigaramın kokusu tezek gibi Suyumun tadı yok Özleminin adı yok En çok ben ağlıyorum gidişine Gözüm takılıp kalıyor odamın duvarına yazdığın dizeye Annem nasıl da kızmıştı hatırlarsın Mahvetmişsin saten duvarımı diye Şimdi yazdığın o dizeye bakıp Annem de ağlıyor benimle ‘İşte böyledir bir gidişin senfonisi’ Önceleri düşünüyordum Acaba hangi aykırı şiirinin ilk cümlesi Hangi hüzzam şarkının son ezgisi Alamamıştım bu dizenin hikmetini Anlamdıramamıştım kerametini Kavrayamamıştım felsefesini Şimdi bütün Eskişehir’i ağlar görünce Anlıyorum ne demek istediğini ‘İşte böyleymiş bir gidişin senfonisi’ |