YILMAZ
Bir çocuk gördüm tıpkı ben gibi…
Ürkekti bakışları, henüz 7’sinde gibi. Sen bakmaya bile kıyamazken; Kan süzülürdü o yosuna çalan gözlerden… Elleri, ayakları ve tüm bedeni, Erken yaşta alışmıştı çalışmaya. Lakin Kanayan yürek yarasını, Ana babanın varlığı da durduramazdı artık. Tek yön… Tek adres… Ve tek isteği: SEVGİ Ve hatırı sayılır UMUT’tu… Çıktığı kabuğa sığamaz oldu 13’ünde. Öfke… Sinir… Kara inadı; ev sahibi… Tebessüm ise; kiracı olmuştu çehresinde. Yaşayan ölü misali, çürüyordu santim santim… Patlamaya hazır canlı bir bomba gibi; Yıkıp geçerdi tüm insan müsvettelerini! Baktığı her yüzde; Kendi yaşayamadıklarının izlerini gördüğünden, Nefret etmişti belki de o sırıtan, İffetsiz sıfatlardan. 4 sene hasret kaldı; Bu, kara çarşafa bürünmüş, korkak yüreğim! Yıllar sonra öğrendim… Soyadı Yılmaz’dı. Senelerin vermiş olduğu hüzünden olsa gerek; Çoktan yılmıştı karşımdaki adam 17’sinde… Soyadının ağırlığının altında, İpte sallanır gibi eziliyordu. Sokaklar anavatanı, Mayası insafsızlık olmuştu… Terk etmişti tüm limanları; Tüm merhametsizliğe… Acıya… Sevgisizliğe, yelken açmıştı. Manevi değerler; Volkanik hazine değerindeki bakışları alıp götürmüş, Maddi olarak; Ukala, küçümser ve kibirli bir portre bırakmıştı geride! Kör karanlıkta kalmışken bile, Dimdik, yılmadan duran; o masum çocuktan geriye; Yüreği tel örgüyle çevrilmiş, Duyguları hapse atılmış, Düşünceleri zincire vurulu, Ruhu sağır; Hayatı ve insanları umursamayan, Seyithan YILMAZ kalmıştı! Bir çocuk sevdim tıpkı ben gibi, Mahşerde yanardı gözleri kor gibi MERVE YILDIRIM |