O Zeybek
Zeybeğimi, birkaç kızan, vurdular;
Çukurda üstüne taş doldurdular. Bir de, ya kalkarsa diye kurdular... Zeybeğim, zeybeğim, ne oldu sana? Allah deyip, şöyle bir doğrulsana! Zeybeğim, kalkamaz, dirilemez mi? Odası mühürlü, girilemez mi? Şu ters akan sular çevrilemez mi? Ne günedek böyle gider bu devran? Zeybeğim, bir sel ol, bir çığ ol, davran! Kır at zincirlenmiş, ufuk sahipsiz... Han kayıp, hancı yok, konuk sahipsiz... Baş köşede sırma koltuk sahipsiz... Kızanlar, dört yandan, hep abandınız! Zeybeğin kanına ekmek bandınız! Bilemem, susarak ölmek mi hüner? Lisan çıldırıyor, dil nasıl döner? Ondan son iz, uzak, uzak bir fener... Öldü mü? Çatlarım yine inanmam! Gizliye yanarım, ölüye yanmam! Zeybek kaybolduysa bunca kayıp ne? Tesbihi dökülmüş, aranır nine; Balonu yok, ağlar çocuk haline... Zeybeğim, dünyayı aldın götürdün! Bir öldün de, beni binbir öldürdün! Beyni tırmık tırmık, pençelere sor! Mevsim niçin ölgün, bahçelere sor! Sor; çukuru nerde, serçelere sor! Ağla, bir dinmeyen hasretle ağla; Zeybeksiz yolları gözetle, ağla! 1964 |