Gelemem..!
Gelemem..!
Kıskanırım, Türkiye’min tenine Gezegenin şâlı gelse gelemem Göklerinde ayyıldızlı geline Yaban el’in yeli değse gelemem. Sırça Köşküm yüz odalı olsa da Her odada bin "Huri kız"dursa da Poyraz esse, hiddet ile vursa da Toprağından toz kaldırsa gelemem. Sevdasıdır için için kavuran Ezâ verir, iliğimden kemiren Koca dağı deprem ile deviren Bir taşından, taş indirse gelemem. Hayâlini süsler tabii âlemin Bin asırdır "neslim" alır erdemin Şanlı kızdır bâkiresi, Evren’in Adem baba gökten inse gelemem. Kızılcıklar çiçek açar dağlarda Şerbet olur, üzüntüde darlarda Mehmed’i var Serhad’larda, sularda Derya- deniz, gâm eylese gelemem. Hüdai’nin ak başlıklı Neferi Ana bilir, "Vatan" denen her yeri Görünüştür korku salan heybeti Şimşek ile gök gürlese gelemem. Mehmet Göden, Mayıs 2012. |