'DENİZ' DEDİK ÖPÜP BAŞIMIZA KODUK
İlk günlerindeki gibi Troya’nın
Usulca dokundu mor yamaçlarına Gül parmaklı şafak İda’nın Işıdı sonyaz’ın gergin karnı Kuytularda ince bir rüzgar Okşadı küçük mavi çiçeklerini sevdanın Sürüp gidiyordu yaşamın gelgiti Sürüp gidiyordu doğumlar ölümler Ardından ölümcül sancıların Sese dönüştü titreyen çiyler Baktım gözlerin söylence rengi Neydi o yumuk avuçlarında Bir giz gibi sımsıkı tuttuğun şey Görünce dünyamızı neden ağladın Söğütler yaprak döktü sular ürperdi İlk günlerindeki gibi Troya’nın Hangi korkularla kim demiş Bir kız doğunca dört duvar sızlar diye Sızlamadı genişledi duvarlar Tanelenen başakla geçmişten geleceğe Bakır taslarla içildi şerbetin Itırlar defnelerle ilk çeyizin kondu sandığa Nişanlandın yaşama beşik kertmesi Onarmış gibi duvarlarını kentin Dayanıklı olsun diye tüm acılara Tuzladık kaya tuzuyla bedenini Yuduk kırk bir çeşit ot katılmış sularla Ve güllerin ve dikenlerin ve kırların acemisi Kesilmesin diye dar geçitlerde soluğun En mavi sözcüklerle seslendik sana ’Deniz’ dedik öpüp başımıza koduk tuzu ekmeği |