Zamanede Kayboşmuş Çığlıklar Aslında Bendim
zamanede kaybolmuş çığlıklar aslında
bendim.. yerinden yurdundan edilmiş bozkırın, al yanaklı, kısa donlu cocuğuydum göçle giden bendim.. adına barbar konan barbarlara sevgi aşılayan alperendim hacı bektaştım, ahmet yeseviydim ahi evranda pabucu dama atılandım. yangını haftalar süren cengizin mağduru kütüphane bendim Taşkentte taşlaşan toprağa maya olan... Talas’ın azgın sularını şerbete çeviren, kanımla ölüp bin dirilen, dirilten bendim inb-i kemalin sıcrattığı çamurdum , kefen oldum selimle defnedildim... molla hüsrevdim rahlemdeydi fatih evlat, bir acınası mahalleydim perişanlık içinde... Yalınkılıç kuşanan delilerdendim kosavada, Niğbolunda.. Kocatepede bir yiğidin yorganı olmuş sarp kayalar idim Hasta adam yaftası yemiş mazlumun sahneleri titreten heybetli destanıydım Peygamberin aşığı, zulme ram olmayan. Erzurum’da kuyulara doğranıp atılan cığlılklardım baküde karabağda yankılanan... Redd-i ilhaktım İzmirde Sivas da Erzurum da Tokatta... Sarı zeybektim , Onurluydum ezdiremezdim! Yunan’ında olsa bayraktı, ezdirmezdim ezdirmedim de. Mavi gözlerde çakmaktım, savaronayı müjdeleyen geminin bacasından damlayan bir zerre zifttim... Kasımın onunda gözleri kasılandım nice al yanaklı cocuklar içinde... Parmaklıklar arkasında sevgiliye duyulan hasretin hecesiydim sevdiğim... Ağa oğluydum , beydim ama mazlumdum elbette İmralıda ilmeği ikinci kez boynuna gecirilen , afiş edilen bir beyaz güvercindim Menderesler çizmeye devam eden yurdumun alacakanranlık dünyasıydım Böyle gitmez ya bu doğacaktır elbet Elbet doğacaktır en parlak güneş Demir GÖKÇELİ |
sevgilerle...
hilal.