T A Ş L A M A
Taşlama deyince umûmiyeti;
Öfkeyi öfkede haşlamak sanır! Başrole geçirip o ard niyeti Sanatsal filmine başlamak sanır! Nükseder âniden müzmin marazı Gaz verir kaleme sâbık garazı Mısrada kanlanır içsel arazı Çarpık fikirleri işlemek sanır. Çekmeden kendini hakta tartıya Veryansın boşalır bir karartıya. Zanneder ki, nefsi; geçtim artıya! Egonun düşünü düşlemek sanır. Takılmışsa hele gözüne noksan Aklına yatmaz ki; kendini yaksan! Acımadan edip yer ile yeksân Ağzına geleni dişlemek sanır. Çekilmez vicdâna; eylemez insâf; Hasmına aptal der el âleme saf. Îtidâl kaybolur savrulur sinkaf; Düşmanı düşmanca şişlemek sanır! Taş yerinde ağır! Bunu bilmeden Bağır!... Bağır!... Bağır! İyi de neden? Göz kör; kulak sağır! Bende demeden Kendini toplumdan dışlamak sanır. Söz ki; çok yüzlüdür: Her yöne eser Bumerang olur da sahibin keser! Kurumuna baksan; şâh-ı şâheser! Edebi edepten kışlamak sanır. 14.05.2012 08.57-11.40 Salih ERDEM / AYDIN |
Gülümsedim çünkü,
hemen hemen aynı şeyleri düşünürüm, taşlama hakkında;
lakin....
cümlenin ortasında bir yerlerde
lakin, ama , yalnız v.b. kelimelr geçiyorsa söz ne güzel uzar.
Özetleyebilirsem, demek istediğim şu :
Taşlama, bilenin bilmeyene tarifidir ve arifane olmalıdır.
Lakini şu ki hocam,
atışma boyutuna geldiğinde, kalemlerin dilinde bazen
çıta düşürebiilyor.
Nihayetinde, seviye de zaten yazanın seviyesi kadar kadar inip, çıkarbiliyor.
Doayısıyla,
her eser gibi, taşlama da taşladığından çok,
taşlayanı tarif edebiliyor :)
Alındım mı acaba...
Çok uzattım sözü.
Çok güzel bir çalışma, taşlamayı,
kafa - göz yarma, kendini övüp, karşıyı küçülttüğünü sananlara (ımız)a
güzel bir haşlamaydı açıkçası.
Tebrik ederim.
Teşekkürlerim ve saygım ile...