Istanbul
Otursam kiyina seyrine dalsam,
Doymasam, her sabah yeniden gelsem, Bir aşik misali sevdalin olsam, Nice sevgilerin eli Istanbul. Kugular misali geçerken vapur, "Dur!" desem, "Burdayim, nolur gitme dur!" Şu beni deleden bu görüntüdür, Her yanin güzellik dolu Istanbul. Salacak önünde birkaç balikçi, Balikla parlarken oltanin ucu, Bir vapur düdügü keskin ve aci, Açin diye ona yolu Istanbul. Efkarlanip kalksam bogaza dogru, Deniz kiyilarda çarşaftan duru, Kanlica’dan geçsem yürü ha yürü, Bitirsem Kavak’da yolu İstanbul. Orda balık ile bir kadeh rakı, Öldürür vallahi beni şu koku, Işmar etse bana yan masadaki, Elime uzansa eli İstanbul. Kaptan demir alsa, biz demir alsak, Vapurda sadece ikimiz olsak, Gelirken felekten o günü çalsak, Köprüde bitirsek yolu İstanbul. Yürüsek oradan biz iki sarhoş, Akşam o saatte caddeler bomboş, Motorcunun sesi "Koş abi koş koş," Tükenmiş yolcunun seli İstanbul. Yolları beraber geçsek elele, Sığmasa sevdamız iki gönüle, Şarkılar karışsa gülüşmelere, Söylesek biz deli deli İstanbul. Sirkeci’den bindirsem onu trene, Veda etsem orda bu mutlu güne, Yetişsem vapurun son seferine, İçim hüzün ile dolu İstanbul Üsküdar’da insem bu son vapurdan, Yürek alev alev yanarken kordan, Biliyorum beni bekliyor anam, Alnına dayalı eli İstanbul. Yürüsem durağa başım dönerek, Bir deli sevdayı yaşarken yürek, Oracıktan bir taksiye binerek, Anlatsam şöföre yolu İstanbul. Her zaman böyledir; lambalar yanık Anam pencerede, hala uyanık, Yüzü yorgun , gözler kaygıyla donuk, Esse bir teselli yeli İstanbul. Bahçeşehir |