Veryansın
incir dalını emer süt kokar ağzı burnu
yavrusunu yer balık bilmez bile burç olduğunu ve kimseye havlayamaz soytarının köpeği mermi yeni kesilmiş et gibi seğirtir cana doğru. toprak uzakta kaldı elif artık cüzlerde ve koçun kanı dönüp duruyor mersedesin tekerleğinde yazık, her şeyi hapsettiler, ırmakları kartpostala oysa rüzgarı bilirdim ben, kemirgen denince ve burada vapurlarımız bile benziyor bize karaköyde yediğini kusuyor üsküdarda ne sıkıcı, sabahlıyor her gün kocamış bir halatla. oysa taptaze gelir gün, üstünde sabahlığı ne güzeldir o senin serin suların ama nafile tan vaktiyle bize nikah düşmez artık, çünkü unuttuk nur içinde yatmayı hem aşk içinde oysa evvel zaman içinde kar olmayı düşlerdik dağlara yar olmayı ve bilirdik: mezarlıklardır saatlerin midesi erkeğe güven verir bir közü karıştırmak yaşamak... yamacındaki şehri aş eren dağ gibi. |