Kar Yağarken Pencere
dilinin ucunda ne varsa insanın
işte ben ona inandım. yavru bir kuşun daha ilk denemesinde tutunmaya çalışması gibi göğe ne bulduysam abandım ve uça uça karasular indi kanatlarıma oysa bütün insanlar eşittir direksiyon başında ama biri var ki şimdi yok aramızda huzur yazıp da bulamayan tanpınar inleyip duruyor narmanlı handa dünya tuhaf değil mi kızarmış ekmeğe tereyağ sürer gibi çocuklar yetiştiriyoruz ölmesi için. bir istek ki dövüp duruyor bizi oynaşıp duruyor bizi oynaşıp duruyoruz kapkaranlık sularda kirletmek için o bembeyaz gömleği dizlerinden vurulmuş bir adam ki o benim ne kadar benziyorum emekleyen çocuğa bir anda yıkılıyor cana yakın ne varsa yemeğin etini seçmek gibi mesela. dünyanın soluğudur kar yağarken pencere silinen bir vazoya tozun konması gibi ey dokunma duygusu sensin bu bahçenin sahibi. kar tutmuyor artık şehirleri nedense sesini teybe çekip sonra da beğenmeyen her kimse; ona benzetiyorum ben, bu tuhaf ilişkiyi. ki insan mütercimdir, kalbindeki o şeyi metal tadı olsa da ısırdığı herşeyde çevirip durur kendi dilince. ve kaybolunca kapının anahtarı duvarla kardeş olur güzelim kapı. |