DAĞLICA ŞEHİTLERİNE
Dağlıcada kan,
İntikam ruhumda yanan, Gece karanlıktı ve ıssız, Bir ışık tufanı , bir ses, Dağlıcada feryad! Ülkeme yayılan, Sanma kahpe düşman Bu ağıtlar acım, Öfkem benim, acımdan taşan Dağlıcada YÂR Elinde mektup son vedan Dik dur ağlama arkamdan Der gibi düşen satırdan Dağlıcada şehadet Elinde tüfek nöbette aslan UNUTMA.! sen ey dağlıca Şehide yaradan yar. |
ŞEHİTİMİN ARDINDAN
Bir sayfa daha koptu adına “insan”denen,
Tek bir nüshâ kitaptan.
Aksaray-İskil'de yine yandı yürekler,
Gitti Muhammet'im gitti dönüşsüz seferine.
Gitmesine gitti ama nasıl?
Ardında iki yıllık Sevgi'sini,
Bir yaşındaki yavru Hümeysa'sını,
Babası yirmi yıllık Hasan 'ı,
Ve kanını taşıdığı anne Necla'sını,
Arkasında bırakarak gitti.
Daha üçbuçuk aylık askerdi Şehit'im,
Taptâze bir yürekti çiçeği burnunda.
Nice nice hayâller vardı önünde,
Hepsi de Şırnak-Güçlükonak'ta,
Patlayan kahbe bir bombayla,
Kurulan sinsi tuzakla sönüverip bitti!
Bir önceki akşam telefon etmişti
Oğul babaya: “Beni hiç merak etmeyin,
Burada önemli bir şey yok,
Ben çok rahatım babacığım.” diye.
Anne ağıtlar yakıyor feryatlarla:
“Al başlı gelinimi koydun ortada,
Kucağında bir körpe kuzuyla! ” diye.
Baba yürekler parçalıyor haykırışıyla:
“Ben sana kaç yılımı verdim yavrum?
Bir günde nasıl ayırdılar seni benden?
Yattığı yer Cennet olsun yavrumun! ”
Dul Sevgi içine gömüyor hıçkırıklarını,
Yetim Hümeysa'nın bakışları tedirgin,
“Ne olur anneciğim ağlama! ” diyor,
Olaydan,olanlardan biraz habersiz.
Mehmetçikler'ime sıkılan her kurşunda,
Yüreğimde patlayan her kahpe bombada,
Ben ölürüm,sen ölürsün,o ölür!
Bir-iki gün sonrasında da,
Albayrağa sarılı tabutumuz gelir.
Omuzlarda taşınır tabut,
Belki de sloganlar atılır:
“Şehitler ölmez,vatan bölünmez! ”
“Kahrolsun PKK! ” diye.
Bir câmi avlusunda şehidime,
Cenâze namazı kılınır,
Ona duâlar okunur “aminler” eşliğinde.
Ey terörist örgütler! vazgeçin,
Bu hayâlî sevdâdan yol yakınken.
Savunulacak bu topraklar,
Başında biraz beyin ve akıl,
Bedeninde can,canında ruh taşıyan,
Tek bir yürek kalıncaya kadar.
Anlayın artık bunu,anlayın!
Sizler birer maşasınız düşman elinde,
Kasırgalar yaratan birer hortumsunuz,
Görün artık,görün ardınızdaki filleri.
Bizler hepimiz birer kardeşiz,
Asla yok ayrımız-gayrımız.
Türk’ü,Kürt’ü,Laz’ı,Çerkez’i,
Hepsi aynı elin parmakları.
Hepimiz aynı sofradan yemek yiyoruz,
Aynı yolun yolcusuyuz hepimiz,
Edirne’den Ardahan’a,
Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan,
Yolcu taşıyan Anadolu Gemisi
Senin,benim,onun,hepimizin,
Ayrı-gayrı olmaz eğer batırılırsa bu Gemi,
Birlikte boğulur,can veririz!
Siz de uyanın artık ey yetkililer!
Etkili Beyler’im,Paşalar’ım:
Yetmedi mi verilen canlar?
Ne zaman duracak akan masûm kanlar?
Ne vakit dinecek kalanların gözyaşları?
O bölgelere zembille inmiyor,
Bu veled-i zinâ teröristler!
Kapatın o bölgeyi,kapatın sınırları,
Kuş bile uçmasın,geçmesin Allah kulu!
Kuzey Irak’ta hâkimiyet kurun,
Eğer gerekiyorsa vurun!
Askerimin başına çuval geçirenlerden,
Olaylara sebebiyet verenlerden,
Bunun hesâbını sordurun, sorun!
Ey baştaki Kardeşler’im,Canlar’ım!
Yeter ki bizlere destek olun,
Köstek olmayın,güç-kuvvet verin!
Bak nasıl oluyormuş ikinci Kurtuluş Savaşı?
Nasıl ama nasıl ayağa Kalkıyor,
Analar dolusu Anadolu’m!
Nazım İNCE