Herkes Kendi Sevdasının Mecnunu Hasretinin Delisidir
Aşk; yanmaktır sevgili, yanıp kül olmaktır, ateşin ortasında erimektir,
Aşk; hesapsız, kitapsız sevmektir, Aşk; kendinı bilmektir, bedel ödemektir. gerekirse uğrunda ölmektir.... Aşk; derinliğini ve güzelliğini anlatmaya dilin yetmediği an susmaktır... Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş. Ben ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leyla’’mın. Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi. Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm. Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm. Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım. Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz ? Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok.......... İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı sevgili. Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş. Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış; büyütmüş yüreğinde dağ dağ. Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş. Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdası.... Aşk; yanmaktır sevgili, yanıp kül olmaktır, ateşin ortasında erimektir, Aşk; hesapsız, kitapsız sevmektir, Aşk; kendinı bilmektir, bedel ödemektir. gerekirse uğrunda ölmektir.... şk; derinliğini ve güzelliği Bir şafak olsam ıssızda nazlı! kızıl bir nar gibi serilsem gökyüzüne yıldız gülücükleriyle terli çocukların lekesiz alınlarından, gün konmuş yanaklarından öpsem her sabah... sonra hiç konuşmasam hiç konuşmasam çekip kapıyı ardımdan usulca çekip gitsem Yağmur yağdığında şiirlerle bezesem bulutları ufukları şarkılarla, türküleri umutlarla süslesem ay bir yanımı alıp götürse, rüzgar bir yanımı dağ dağ, deniz deniz savrulsam... Ay ışığı olsam ıssızda karanlıkları aydınlatsam akıp gitsem dereler boyu nazlı bir su gibi yalnızlıkları yıkasam, sevgisizlikleri, mutsuzlukları her gece kapısı kapalı evlere düşsem pencerelere, karanlık düşlere, küs yüreklere . uzanıp öpsem incinmiş kirpiklerinden nazlı çocukları, kanayan yüreklerini sarsam anaların sonra toplayıp bulutları gözlerime ağlasam... Sevdalı bir bulut olsam ıssızda! yağmurun yağmadığı ülkelere billurdan damlalar döksem gözlerimden sel olup götürsem acıları yüreklerden silsem yeryüzünde yalanları, kinleri, kötülükleri . geride sevinçler bıraksam sadece, sevgiler, mutluluklar güzel duygular bıraksam dostluğa yaraşan akıp gitsem nehirler, denizler, okyanuslar boyu sonsuza Bir rüzgar olsam ıssızda! parklara essem her seher sevindirsem çocukları uçurtmalar havalandırsam mavilere, gül kokular savursam dört bir yana güneşi çağırsam her üşüdüğünde çocuklar her bayram dudaklarda gülücük avuçlarda sevinç yoksul mahalle çocuklarına her sabah bolluk dağıtsa güvercinlerim uzanıp öpsem utangaç kara gözlerinden bin defa... ......./ Bir bahar başlasa yeşil bir yol çiçeği gibi küs ve yorgun yaslasam başımı omuzuna dağların bu üzgün ve kederli yüreği alıp avuçlarıma ağlasam nazlı bir çocuk avuçlarına saklasa gözyaşlarımı uzanıp uyusam incinmiş kirpiklerine bir daha hiç uyanmasam... hiç uyanmasam... |