Dinle Bak! İçim Ne Diyor!!!
Kalabalık cümlelerin arasında bir ben…
Tenhalarda beni arayan kocaman yürekli sen… Bir de kıyısı olmayan sarı sonbahar.. Bir de siyah- beyaz fotoğrafları işgal eden bir türkü… Sonu hep hüzünlü biten… Ben kadar yürüdük / sen kadar yaşadık ve “ biz “ kadar “ öldük… Sen..Ben..Bir de biz… Biz ki bu sevdaya başlamadan sonumuzu çizen iki kahramandık sırtları hiçbir zaman birbirine dayanmayacak.. Biz ki tek umudun peşine takılıp ölümü birbirimizin dudaklarından içen iki kurşunduk girse de yüreğimizin en derine… Kanasa da gövdemiz gözlerimiz hiç acımayacak… İki yoksulduk biz gözlerimizde sevdamızın varlığıyla zenginleşen.. Tek bir yolduk avuç içlerimizden düşüp uçurum kenarlarında ilerleyen.. Rüzgara denk gelen zamanları gözyaşlarımızda eleyip mavi bir bilyenin peşinde koşan tek bir cümleydik.. Yüklemi ben öznesi sen olan… Ve biz birbirimizi hiç sevmedik… Sadece dua dua yaşadık birbirimizi… Cümle cümle büyüdük birbirimizde.. En sonunda ben kadar yürüdük sen kadar yaşadık ve biz kadar öldük …. “ Ben seni hiç sevmedim / sadece harf harf susayıp kana kana yaşadım seni “ Ben seni kocaman bir yürekle sevdim.. Sessizliğinde büyüttüm yetim kuşları.. Gözyaşlarımı içime akıttım.. Aktığını gördüğünde üzülmeyesin diye.. Yürüdüğüm her yolun sana geldiğini bilerek başladım yolculuklara.. Nice gözü yaşlı isyankar bulutlara yataklık ettim.. Sen geleceksin, senden geliyor diye yaşadım, kabullendim ve özledim.. Parmak uçlarında dolaşan kan pıhtılarına özendim.. Bazen de saçlarından düşen her saçın düştüğü toprağa niyetlendim.. Tuttuğum her niyet, sanaydı.. Umut bulduğum her söz, yüreğimi sürdüğüm her yol senin adınaydı… Bir ekin tarlasındaki başağın tanesindeki bereketini dudaklarında bildim.. Dilinden, sözcük luğatinden düşen her sözü bereket bildim.. Nefesini su bildim, kana kana içirdim içimin çöl deryalarına.. Gözlerini azık belledim ama bir gün o gözlerine bakmaktan bıkmadım.. Kirpiklerinin gölgelerinden dünyaya bakmaya doymadım, doyamadım.. Sahi ben seni hiç sevmedim… Sevmek sadece bir sözden ibaret.. Oysa ben seni hayat bildim.. Yaşadıkça benle yaşayacak kadar sonsuz.. Nefes aldıkça benle büyüyecek kadar bana elzem… Sahi ben seni hiç özlemedim.. Sadece biriktirdim seni içimde.. Kovaladım her bulutu.. Ta ki senin özlemin dağlarında umutlar açıncaya kadar.. Olamadık / Olduramadık / Ölmedik / Ölemedik.. Vakitlerden ayaz.. Yüreğimin en derininde bir sızı.. Sesinin yokluğu vuruyor yüreğimin kıyılarına.. Üşüyor kalemimin ucu.. Düşmüyor, akmıyor tek bir satır gözlerinin hayat sığlığında.. Ört beni kendinle.. Yalnızlığın çıplağında düşmekteyim bir yanıma.. Sür yüzünün baharını.. Yoksa bir sonbahar sabahında cümlelerin enkazına devrilecek gövdem.. Kapa gözlerine gözlerimi… Sonra sus… Sen ve ben aynı safta aynı niyete durmuşken biz olamadık / seni, beni çıkarıp üzerlerimizden bir cümlede kendimizi " biz " olduramadık diye yenilecek miyiz ? Elif’e gebe, dudaklarıma bir hece kalamadın diye pes mi edeceğiz ? Kavuşamadık özlemlerin dal açtığı bir sabahta ölmeliydik boylu boyunca.. Ölmedik.. Ölemedik.. Ölemedik diye bitecek miyiz ?Unutma; Bize ölüm ancak biz olduğumuzda müstahak… Şimdi zaman seni delice yaşamak.. Ne bir nefes kadar yakın ne de ölüm kadar uzak.. Şimdi zaman " seni " içime yazmak.. Ne ben kadar kısa ne de ölüm kadar uzun.. Sadece yaşamak seni öylece… Özlemin kavuşmaya gebe kaldığı an’a kadar… —- Yerinden kalkamasa da er geç toprak mavi’ye idrak olacaktır.. Tıpkı sen de bana gelemesen de elbet sen bu cesede bir gün sevda libasını giydireceksin.. Adımın ilintisine en yakın yerdesin çünkü... |