İstanbul....İstanbul gençliğimdeki İstanbul değil... İstanbul’u dinlerdi Orhan Veli gözleri kapalı... Ben de İstanbul’u dinledim Ama gözlerim faltaşı gibi açık Dört bir yanda kapkaççıları var Olmalıyım uyanık. İstanbul’u dinledim Dinleyip de inim inim inledim... İstanbul’un ortası sinema değil artık O,o zamanlarmış meğer, Şimdi İstanbul’un ortasında gökdelenler Ayağı yerde,başı göğe erer Belki de göğü bile deler de geçer... Bulundu Ozon’u delen fâiller... Ayasofya,Sultan Ahmet,Süleymaniye Ve diğer câmiler ve de minareler, Galata,Beyazıt Kuleleri, Hisarlar ve daha nice kusursuz yükselenler Kurtuldu suçluluktan Hepsi mâsum şimdi hepsi... Gerçek suçlu gökdelenlerle doluyor Yedi Tepesi... Nerde? Hani? İstanbul’un taşı-toprağı altın? Sonu bu mu olacaktı medeniyetteki saltanatın? Orhan Veli garipliğini isterdi annesi duymasın. Oysa ben çaresizliğimi,yoksulluğumu Değil anneme Cümle âleme Duyurmak,anlatmak istiyorum Duyuramıyorum,anlatamıyorum... Benim gençliğimde Beyoğlu’nda gezer Güzelleri,gözleri süzer, Paraları ezer... Şimdi de Beyoğlu’nda Pejmürde,sefil gezer Elinde ekmek arası kokoreç yer Karınca ezmez,insan ezer... Benim gençliğimde Boğaz’da Balıkçı salt misina olta ile balık tutardı O misina yarık yarık parmaklarını yarardı Zira evde ekmek bekleyenleri vardı... İşi bittiğinde kimi gün üzgün kimi gün neş’eyle Oltasını sarardı... Şimdi Boğaz’ın iki yakasında Amatör motorlu kamışlar Zevk için umudun peşinden Suya dalar dalar çıkar. Bir kemer yetmedi Takıldı güzelin incecik beline ikinci kemer ’Boğaziçi’ ve ’Fatih’ isimli köprüler... Dünyası,kimyası farklı iki yakası Yine de bir araya gelemediler... Boğaz’dan akan su dün ve bu gün aynı akar Gece eğlencelerinde safahat ayyuka çıkar... İstanbul, ah güzel İstanbul! Gönlünce yaşanacak şehir Olsun da yine İstanbul olsun... Yapaylarıyla çirkin, Varoşlarıyla yoksul... Yine de doğasıyla,doğalıyla güzel Yine de Haliç’iyle,Boğaz’ıyla güzel... Eh! varsın bu kadarcık da kusuru olsun... |