BİR YALANCI BAHARDA DÜŞMÜŞTÜN YÜREĞİMEölgün bir Güneş ısısı sola doğru esen rüzgâr uğultusu boşa akan çeşme şırıltısı ürkek bir köpeğin kaş altı süzüşü ve Salılardan bir Salı şehir akar bir o yana bir bu yana buram buram Sensizlik kokar bu kent ölü çocuklar büyütürler yüreklerinde insan yığınları göçebe türküler lâl dillerde siyah beyazdır bütün çiçeklerin rengi şiirler biriktirildikleri yerde mahpustur okunmaktan aşınmış bazı dizeler yaşlar kurumuş göz pınarlarında ruhsuz hayatlar yol çatalında bende ise, sola dönse “Sen” sağa dönse yine “Sen” kararsızlığın aymazında kıvranıyor araftaki şaşkın ruhlar misâli bu ten… … Attım kendimi sokaklara Mutsuz maviler kıvranıyordu birer birer ve ışığın yalazında yağmurun gözleri yaşlıydı heybeme sıkıntılarımı dolduruyordum yetişmez…yetişemez pembeliklere; hoşça kal hayât cam kenarındaki hercai menekşeler umut kırıntılarının sıcaklığını taşısalar da bakışlara, içimde yürüyüp giden mâsum çocuk dönmez artık geri dönemez… … Sen, Bir yalancı baharda düşmüştün yüreğime Bir yalancı baharda düştün yüreğimden… |
cam kenarındaki hercai menekşeler
umut kırıntılarının sıcaklığını taşısalar da bakışlara,
içimde yürüyüp giden mâsum çocuk dönmez artık geri
dönemez…
Hayata en son hoşça kal demeliyiz Hoş bir şiir ve güzel yorum emeğini kutlarım hocam.