Martı
Kanadının sola doğru sarktığını gördüm martının.
Belli ki okşamayı bilmeyen bir sakar güvercin kanadının, Haşin darbelerine maruz kalmıştı kanadı zavallının. Uçsuz bucaksız maviliklerde uçardı martı, Hiç tenezzül etmeden atık balıklara, Keşfetmek isterdi gökyüzünün derinliklerini umarsızca bir karartı. Nasıl olsa düştüğünde açlığına çare arardı. Bilirdi ki alçak zeminlerde uçanlar dan çok vardı. Süslü bir güvercine gönül bağladı bir gün martı. Sen benimle yüksel hayallerimin enginliğine dal diye yalvardı. Önce martının engin hayallerine dayanamadı. Uçmaya çalışırken başabaş onunla, Alçak semalarla da mutlu olur sandı. Ama güvercin kanatlarına daha fazla kıyamadı, Sınırları olmayan martının menzilinden çıktı. Gagasında taşıdığı azığının güveniyle yeryüzüne aktı. Sessizce süzülürken emin ellerine, Kanadını martıya taktı. Kenetlendiğini farkettiğinde martı, güvercinin narin tellerine. Çığlıkları bütün mavilikleri yırttı yerde ve gökte. Son bir gayretle çıktı güvercinin menzilinden Kırık kanadının ağırlığını attı üzerinden. Hışımla yükselirken uçsuz bucaksız maviliklere, "Senle uçmak istemiştim ama uçabilirim ben tek de" Mırıltısı çıktı martının kırgın yüreğinden. Son kez ve bir daha geçmişti feleğin çemberinden. |