Kafes
Gözler de kurt soğukluğu, donmuş hayatlar.
Herkes avcı, herkes az çok sinsi... Ne kapanıysa bu, gönüllü girilmiş gibi. Kimsede çıkma niyeti yok, kırılmış özgürlüğün zinciri... Ölümün nefesini koklamadan gezmek imkansız, Kanın her türlüsü mübah, pençeler sabırsız, Histerik nöbetler geçirirken avcının dişleri. Düş kurmak ölüm fermanı burda. Korku gözlerde saklanıyor, intikam hissi ise doruklarda. Tek yaşam belirtisi kabus rutinleri... Kaybedene elveda denilirken bozulsa da vahşetin izleri, Kısacık bir an sürüyor ölüye vedanın töreni. Kafes açılıyor, duyuluyor yeni misafirin ayak sesleri. Hem av olacak hem avcı, hemen öğrenmeli kurulu düzeni. Sonu ise farklı değil, hep karanlık kalacak gözlerinin feri. Gün sonunda kazanan kafes olacak, hep hazır bir müşteri. Her dem ölüme kurban sunacak, varoldukça karanlığın köleleri... Oktay Yılmaz 24.03.2012 |
Kanın her türlüsü mübah demişsin. Cidden de öyle değil mi? Acıların, serkeşliklerin; hani yabancılarda 'Blues' bizde de azıcık 'sanat müziği', azıcık da 'arabesk' tarz da olan bir eğrilti değil mi bu?
Gerçekten de güzel kardeşim, gözlerimizde kurt soğukluğu var, oluyor, olmak zorunda olacakmışçasına oluyor.Bu yüzden daha acımasız hissediyoruz kafesimizi.
Elimizde niyaz
123456789 defa diyecek iken
başına 0 koyulmuş işlemler kadar değersiz kalıyoruz kısacık ölümlülüğümüz ile beraber.
Hürmetle can, sağlıcakla daim.