yokuşdaki küçük kızYokuşdaki küçük kız… Sen doğduğunda yokuştaki küçük kız Bir su damlası düştü burnuma sonra kırkikindi iliklerime kadar yağmur mevsimiydi aylardan fukaranın kömür derdinin bittiği günler yani toprağın suya doyduğu bir sabah badem ağaçlarının çiçeklere durduğu vapurların yaz saatine geçmesine az kaldığı yada… en kümülüslü halinde bir bulutun rahminde sakladığı toprağın bir tohumu köklerinden bahsetmemişken daha bir tomurcuğun yağmasını isterdi elbet bir kız çocuğu yağmurun doğdun ve yağmur mevsimiydi aylardan henüz yitirmemiştik sevdiklerimizin isimlerini taşların üzerine yazılmamıştı ‘hüvel baki’ bir bulutsuzluk sonrasında köksüzlük bu kadar anlaşılmaz olmamıştı ‘neşeli keder’ ismini verdiğim ceviz ağacı için söylenmemiş bir tekerleme ve kucaklanmamış bir çocuk elbisesi adına budur havadislerim ne iyi ettin de doğdun, ölme emi bu toprak kokusunu bir tomurcuk çatlamasını bu değişen vapur saatlerini öğrenmeden yokuştaki çocuğa veda etmeden yada ölme sakın bir yağmur sonrasında… 15 nisan 2010 m.turgut |